• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı

60. Memduh Cumhur

MEMDUH CUMHUR

(1947-2018)

 

Eczacı, müzisyen, ses sanatçısı, şair ve yazar.

(D. 25 Ocak 1947, Bursa İnegöl, v. 13 Ocak 2018, İstanbul).

1908’de Bosna Hersek’ten İnegöl’e göçen bir ailenin altı çocuğundan beşincisi olan Memduh Cumhur, 1947’de İnegöl’de dünyaya gelir. Annesi Saniye Hanım, babası İstiklal Savaşı Gazisi Cafer Bey’dir. Aile her iki taraftan Boşnak’tır. Öğrenim hayatına İnegöl Dündar İlkokulu’nda başlar ve orta tahsilini İnegöl Ortaokulu’nda tamamlar, lise tahsilinin bir kısmını Haydarpaşa Lisesi’nde bir kısmını Bursa Lisesi’nde tamamlar, lise yıllarında okul korosunda solist olarak görev alır. 1965’te Bursa Lisesi’nden mezun olur. 1965’te İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde yüksek tahsiline başlar. Müziğe İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği Korosu’nda başlayan Cumhur, bir yandan da TRT İstanbul Radyosu’nda solist sanatçı olarak koro çalışmalarına devam eder. O yıllarda çeşitli solo ve koro programlarında görev alır. Güftesini Mustafa Nafiz Irmak’ın yazdığı Gülşen-i feyzinde bülbül pür-figân sözleriyle başlayan Acemaşiran ilahi ile ilk bestesine de bu yıllarda imza atar (1971).[1] Nevzat Atlığ, Haydar Sanal, Rıza Rit, Cahid Gözkan, Fikret Bertuğ, Alâeddin Yavaşça, Cevdet Çağla, Ümit Gülerman, Rüştü Eriş, Recep Birgit, Niyazi Sayın gibi isimlerle bu dönemde tanışır. Küçük yaşlardan itibaren başladığı şiirle meşguliyeti akademi yıllarında da devam eder. 1967-73 yılları arasında eczacı-neyzen Halil Can’ın eczanesinde bir yandan stajına devam ederken bir yandan ondan özel dersler alır. Halil Can ile yakın münasebeti sayesinde Uğur Derman’la tanışır, onun yanında eczacılık stajını yapar. Eski harflerle yazılmış bir kartvizitle başlayan bu dostluk Cumhur’un vefatına kadar devam eder.[2] O da aynen Derman gibi eczacılığından çok kültür ve sanat mahfillerinin yakın takipçisi olur ve birçok kıymetli isimle bu yıllarda tanışır. Mevlânâ Hazretlerine olan derin muhabbeti ve Mevlevî musikisine ilgisi pratik hayatta da devam eder. Karagümrük’te, Muzaffer (Ozak) Efendi ve Safer (Dal) Efendi’nin postnişinliği döneminde Nureddin Cerrahi Tekkesi daimî uğrak yerlerinden biri olur. Bilhassa Safer Efendi zarif ve mütevazı tavrı, ayet, hadis ve evliya menkıbeleri ile zenginleştirdiği tasavvuf sohbetleriyle Memduh Bey’in üzerinde en fazla tesir bırakan şahıslardan biri olur. Cumhur, hemen her sohbetinde bu iki şeyhi hürmetle ve tazimle anar. Karagümrük Tekkesi dışında uğrak yerlerinden biri sahaflardır. Sahaflarda Şeyh Muzaffer Ozak, Necati Alpas, İbrahim Manav ve Bestekâr Ekrem Karadeniz’in dakikalarca oturup çeşitli ilim dallarındaki kitapları tetkik eder. Özellikle Ekrem Karadeniz’in dükkanında üst kata çıkar, plakların arasında saatler geçirir, herkes popüler müzik peşindeyken o genç bir ses sanatçısı olarak tekke musikisi eserlerini araştırır. Radyodaki 15-20 dakikalık sololarında bazen “Irak” makamında “durak” formunda klasik fasıl okuyarak bazen “Şevkefza” makamındaki şarkıları rahatlıkla icrâ eden bir genç bir solist olarak dikkat çeker. 1972-74 yılları arasında Nureddin Topçu’nun çıkardığı Hareket Dergisi’nde yazıları yayınlanır. Kendisini Topçu’nun talebelerinden biri olarak zikreden Cumhur, 1973 yılında Cemil Meriç’le tanışır. Meriç’in evinde onun istediği kitapları düzenli olarak okumak suretiyle hizmetinde bulunur. Cemil Meriç’le yakınlığı vesilesiyle Fransızca öğrenir. İstanbul Radyosu’nda Türk musikisinin değer kaybettiğini görmesi üzerine 1976’da görevinden istifa eder. TRT’den ayrılışı ile ilgili Cinuçen Tanrıkorur şu sözleri söylemiştir: “Nice profesyonele değişmem dediğim ikinci anlamıyla amatörlerden gerçek bir şair aynı zamanda eski bir TRT ses sanatkarı, bu kurumdan yakasını benden çok önce kurtarmayı becermiş bir arif kişi”.[3]

 Cumhur, 1977’de askere gider, askerlik vazifesini Ankara ve Samsun’da tamamlar. “Samsun Askeri Hastanesinde eczacı olarak yedek subaylık görevini yapan Memduh Cumhur, bu dönemde Samsun Musiki Cemiyeti’nde solfej hocalığı yapar. 1979’da kendisi gibi eczacı olan Fatma Selman Hanımla dünya evine girer. 1979’da İstanbul’dan ayrılarak Maraş-Göksun’a taşınır,[4] burada bir yandan eczacılığa devam ederken diğer yandan Maraş Musiki Derneği ile temasa geçer. Bu saz ve söz heyetinde kendisi gibi farklı mesleklerden kimseler vardır.[5]

Memduh Cumhur, 1983-88 yılları arasında 5 yıl bu heyetin hocalığını ve koro şefliğini yapar. 1982’de oğlu Kerem ve 1984’te kızı İrem dünyaya gelir. 1986’da eşi Selman Hanımla birlikte arabayla Avrupa seyahatine çıkar. Bir ay kadar süren bu seyahatte Edirne, Filibe, Sofya, Niş, Belgrad, Saraybosna, Mostar, Zigetvar, Mohaç, Budapeşte, Viyana, Münih gibi Rumeli ve Avrupa şehirlerini gezer. 1988’de Maraş’tan İstanbul’a geri döner ve Üsküdar’da eşi Fatma Selman Hanımla birlikte işlettikleri Selman Eczanesini açar.[6] Bir yandan da müzik faaliyetlerine İstanbul Eczacı Odası Türk müziği topluluğunda radyodan hocası ve dostu olan Rıza Rit şefliğindeki koroda devam eder.

 1990 yılında Umre ziyaretini yapar. Eczane; kısa zamanda bir zamanlar Üsküdar’daki Düzgünmanların Attar Dükkânı gibi ilim, sanat ve kültür dünyasından genç, yaşlı her yaştan dostunun uğrak yeri haline gelir. Eczanede başlayan sohbetler bazen Kanaat Lokantası’nda, bazen Kuşçu Muharrem’in dükkânı önündeki tavla partileriyle devam eder. 2000’li yılların başından itibaren aktif müzik faaliyetlerine ara veren Cumhur, şair, nüktedan ve hoşsohbet kişiliğiyle kısa sürede kültür sanat mahfillerinin aranan ismi olur. Bu mahfiller kimi zaman yakın dostlarının evlerinde[7] kimi zaman İstanbul’un çeşitli mahfillerinde gerçekleşir. Üsküdar Belediyesinin himayesinde Altunizade Kültür Merkezi, Üsküdar Balaban Tekkesi, Özbekler Tekkesi gibi mekanlarda ve televizyonda gerçekleştirdiği sohbet programlarında adeta geleneği geleceğe aktaran bir köprü vazifesi görür, Türk-İslam coğrafyasının kadim değerlerini anlatır.[8]

 Divan şiiri tarzında şiirler kaleme alan Cumhur’un ilk şiir kitabı Tunayla Hasbihal İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları arasından 2012’de çıkar. Bu eseri ona şiir dalında ESKADER Kültür Sanat ödülünü getirir. 2012’den sonra vefatına kadar kaleme aldığı şiirleri vefatından sonra çocukları tarafından toplanarak Seçil Ofset tarafından 2018’de basılan Vuslat isimli kitapta yayınlanır. Cumhur, 2015’te Ali Toy, Savaş Çevik ve oğlu Kerem Cumhurla birlikte bir haftalık Rumeli gezisine çıkar, yıllar sonra ailesinin göçüp geldiği toprakları yeniden ziyaret etme imkânı bulur.

Cumhur, 12 Ocak 2018’de geçirdiği kalp krizi nedeniyle kaldırıldığı Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde vefat etmiştir. Üsküdar Karacaahmet’te aile mezarlığına sırlanmıştır. Vefatından sonra Memduh Cumhur ailesi ve dostlarının iştirakiyle çeşitli anma programları ile anılmıştır. Üsküdar Belediyesi’nin onun eczacı kimliğine de atıfla Bulgurlu’da açtığı Memduh Cumhur Aile Sağlığı Merkezi Cumhur’un eserlerinin yanı sıra onun adını ebediyen yaşatacak bir vefa abidesi olarak hizmete devam etmektedir.



[1] Elimizde Memduh Cumhur’un iki bestesi daha bulunmaktadır. Bunlardan biri, güftesi Hüceste Aksavrın’a ait, “O bahar gitti ama içimde sen varsın ya” sözleriyle başlayan nikriz bestesi, diğeri ise güftesi Mustafa Nafiz Irmak’a ait, “Bir hatıra kalsın bana gül handelerinden” sözleriyle başlayan şevkefza makamındaki şarkıdır.

[2] Uğur Derman bu kartı 40 yıl saklar ve daha sonra Memduh Cumhur’a getirir.

[3] Cinuçen Tanrıkorur, Biraz da Müzik, s. 330.

[4] Buradan hocası Alâeddin Yavaşça’ya yazdığı 12.11.1980 tarihli mektubunda radyodan ayrılışını kastederek “selamet der kenârest” diyeli tam dört yıl olduğunu, bu süre içinde en çok hocasının sohbetini ve çalışma atmosferini özlediğini belirtir. Aynı mektupta, Cinuçen Bey’in Aka Gündüz için yapılan anma programının bir kopyasını kendisine gönderdiğini, Aka Gündüz için yazdığı şiirin Alâaddin Hoca tarafından yapılan zarif icrasının kendisini son derece mütehassis ettiğini belirtir. Mektubun sonuna belki de o günlerde yazdığı Yahya Kemal’in Ruhuna Gazel başlıklı şiirini ekler.

[5]Udî eczacı Aslan İspir, Neyzen kuyumcu Metin İspiroğlu, Neyzen Ömer Tekerek, Neyzen Bahaeddin Bilginer, Udî Metin Can, Kemanî Münir Dedeoğlu, Udî Ali Kulyu, Ritim sazda Halim Akbudak, Kanunî Mehmet Pakdil heyetin isimleri arasındadır. Ali Avgın, Medeniyet ve Kültür Adamı Memduh Cumhur Bey’in Ardından,https://www.marasgundem.com.tr/makale/medeniyet-ve-kultur adamimemduh-cumhur-beyin-ardindan-15923

[6] Cumhurların Maraş'taki eczanelerinin adı kendi soyadlarını taşır. İstanbul’daki eczanenin adının Selman olmasında hoş tevafuklar üst üste gelmiştir. Eczanenin ruhsat işlemleri yapılırken Memduh Bey, bir akşam elinde belgelerle eve gelir. Eşi Selman Hanım’a sevinçle eczanenin adres bilgisini okur. Selman Ağa Mahallesi, Selman-ı Pâk Caddesi, Selman Ağa Camii’nin yanı. Hanımefendi’nin de adı Selman olunca eczaneye bu ismi koymak farz olur.

[7] Daha sonra Ahmet Güner Sayar’ın “Üsküdar Yârânı” başlıklı yazısına da konu olacak bu sohbet halkasının çekirdek kadrosu Niyazi Sayın, Yılmaz Kafadar, Ahmet Yüksel Özemre, Güngör Şatıroğlu ve Ahmet Güner Sayar’dan müteşekkildir. Memduh Bey sıklıkla, Güngör Bey’in kuzeni Enis Yaşar da zaman zaman bu kadroya iştirak eder. Sohbetler kesintisiz olarak 2008 yılında Ahmet Yüksel Özemre’nin vefatına kadar devam eder. Ahmet Güner Sayar, “Üsküdar Yârânı”, Kubbealtı Akademi Mecmuası, 2009, S.151, s.12-23.

[8] Cumhur’un katıldığı programlardan tespit edebildiklerimiz şunlardır: Gönül Makamı (Savaş Barkçin), TRT Haber, 3 Ekim 2010; Açık Deniz (Sadık Yalsızuçanlar), Ülke TV, 11 Ağustos 2012; Üsküdar Sohbeti, Balaban Tekkesi, 4 Nisan 2013; Gecenin Ahengi (Hamide Uysal), TRT Müzik, 27 Nisan 2015; Bereket Vakti (Serdar Tuncer), Diyanet TV, 27 Haziran 2015; Özbekler Tekkesi Sohbetleri: Üsküdar Yârânı ve Özbekler Tekkesi, 8 Mart 2017, Hayat Muhabbetleri (Mai Cafe, tarihsiz).

 

SALTANAT GAZELİ

Bir nefeslik ömrümün hülyâsı yetmiştir bana,

Her nefeste gönlümün Leylâsı yetmiştir bana.

Rüzgâr esmiş, sığmaz olmuş dalgalar deryâlara,

Gözyaşından bir pınar mecrâsı yetmiştir bana.

Şems-i Tebrizî’nin ihsân ettiği bir derd ile,

Mesnevînin her zaman mânâsı yetmiştir bana.

Hak yolunda rehber olmuş “lâ fetâ illâ Ali”,

Lâ ilahe lafzının illâsı yetmiştir bana.

El etek öpmekle Cumhûr kimse mes’ûd olmamış

Bir namazlık saltanat dâvası yetmiştir bana.

 

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi35
Bugün Toplam93
Toplam Ziyaret4139
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu