• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarıyla Açılan Kapı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
Ajandam Üsküdar 2025
Site Haritası

Şeyh Devâti Mustafa Efendi Camii Ve Türbesi

DEVÂTÎ MUSTAFA EFENDİ

 
 

Divit imalâtıyla meşgul olduğu veya bu işi meslek edinen bir ailede yetiştiği için “Devâtî” ya da “Divitçi” lakabıyla meşhur olmuştur. Gençliğinde Üsküdar Hüdâyî Âsitânesi’nde Aziz Mahmud Hüdâyî’nin yerine geçen halifesi Muk‘ad Ahmed Efendi’ye intisap etti. Gayreti ve kabiliyetiyle tarikatta kısa sürede ilerledi ve şeyhi tarafından irşad için Kastamonu’ya gönderildi. Ardından İstanbul’a şeyhini ziyarete geldi, seyrüsülûkünü tamamlayıp hilâfet aldı. İrşad faaliyetine başlamadan önce ilme yönelerek bir âlimin yanında mülâzım oldu. Yedi yıl sonra imtihanı kazanıp 40 akçe maaşla bir medreseye müderris tayin edildi. 1061 (1651) yılında Molla Kestel Medresesi’nde müderrisliğe başladı. Bir yıl kadar bu göreve devam etti. 1062-1067 (1652-1657) yılları arasında Üsküdar’daki Vâlide Sultan Dârülhadisi’nde Vanî Ali Efendi’nin yerine müderrislik yaptı. 1067’de medrese hayatını terkedip Üsküdar’da Arslan Ağazâde Mustafa Bey tarafından inşa edilen (1651), bugün kendisinin adıyla yahut Şeyh Camii diye anılan camiyi tekkeye dönüştürerek irşad faaliyetine başladı. Burada üç yıl irşadla meşgul olduktan sonra vefat etti ve tekkenin bahçesindeki türbesine defnedildi. Kendisinden sonra irşad hizmetini halifeleri Abdülbâki Dede ve Fidancı Mehmed Efendi devam ettirmiştir. Devâtî’nin oğlu Divitçizâde Mehmed Tâlib Efendi, babasının ölümünün ardından Fidancı Mehmed Efendi’nin yanında tasavvufî terbiyesini tamamlayıp şeyh olmuştur.

Mustafa Devâtî’nin bilinen tek eseri Tuhfetü’s-sûfiyyîn’dir (bk. bibl.). Müellif tasavvuf yolunda nâil olduğu keşifleri ve rüyalarını anlattığı bu eserde zaman zaman hayatıyla ilgili bazı kesitlere de yer vermiştir. Eser Necdet Tosun tarafından sadeleştirilerek bir incelemeyle birlikte yayımlanmıştır (bk. bibl.). Mustafa Devâtî tasavvuf yolunda ilerlemenin kolay, ancak kemal noktasında sürekli kalmanın zor olduğunu belirtir. Vahdetin sırlarına erebilmek için halvetin şart kabul edildiğini, halk içinde Hak ile bulunmanın çok güç olduğunu düşünür. Âşıklar, zâhidler ve avam arasındaki derece farkına işaret eden Devâtî âşıkların üzüm, zâhidlerin kavun, avamın ise erik gibi sayıldığını, üzümün lezzetinin herkesçe bilinmesi gibi âşıkların da kıyamet gününde tanınacağını, kavunun lezzeti kesilmedikçe bilinemeyeceği gibi zâhidlerin de ancak ehlince bilinebileceğini, öte yandan eriğin ekşi olduğunun herkes tarafından bilindiğini söyler (Tuhfetü’s-sûfiyyîn, vr. 40a).

https://islamansiklopedisi.org.tr/devati-mustafa-efendi

 

DEVÂTÎ MUSTAFA EFENDİ CAMİİ VE TÜRBESİ

Adres: Sultantepe, 34664 Üsküdar/İstanbul

Bu cami, 1651 yılında bir Celveti tekkesi olarak inşa edilmiştir.Tekkenin ilk şeyhi olan Mustafa Devati Hazretleri, Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin halifesi ve tekkesinin ikinci postnişini olab Mukat Ahmet Efendi’ye intisap etmiştir.Tasavvuf yolundaki ilerliyişi sonrasında müderresliği bırakarak bu camide irşad vazifesini, vefatı olan 1659 yılına kadar sürdürmüştür.Cami bu dönemde tekkenin tevhidhanesi olarakta kullanılmış, Üsküdar’ın manevi hastalıklarla şifa dağıtan bimahaneleriden biri olmuştur.

Minaresinin şerefesine kadarki kısmı devrinden kalma olan caminin içinde IV. Mehmet tarafından hediye edilmiş iki özel emanet vardı. Bu güzel emanetler. Kabe’nin anahtarları ile Hz. Peygamber’in (ASM) naliniydi.

Avlunun kuzeyinde yer alan tübede, sekiz sanduka bulunmaktadır. Mustafa Devati Hazretlerinden başka Hüdayi Tekkesi postişininlerde olan oğlu Mehmet Talip Efendi Hazretleri de bu türbede medfundur. Türbenin kitabesi rik’a ile yazılmıştır.

Caminin haziresinde yatanlardan biri de, 19.yüzyılın sonlarında kurulan ve Üsküdar’ın en güzide maarif müesseselerinden biri olmayı başaran Ravza-i Terakki’ye, en parlak dönemini yaşatan Halil Rüşdü Bey’dir.

Caminin caddeye açılan avlu kapısının hemen solunda ise Şeyh Camii Çesmesi yer alır.Tipik bir 19. Yüzyıl çesmesi özelliği yansıtan mihrap şeklindeki çeşme, en çok üzerinde küre şeklindeki tepelikle dikkat çeker. Ayna taşının hemen üstünde, dört köşesinde rozet bulunan bir kartuş içinde “Ve min el ma-i külle şey’in hayy” ayeti yazılıdır.

Yılmaz, Sinan. Altın Şehir Üsküdar.İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2017.

 

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam351
Toplam Ziyaret9056
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu