NAKKAŞ HASAN PAŞA
(-1622)
Nakkaş Hasan’ı Tâlikîzâde Mehmed Subhi ve bir hattatla birlikte çalışırken tasvir eden bir minyatür (Şehnâme-i Mehmed-i Sâlis, TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a)
Hayatının ilk dönemleri hakkında bilgi yoktur. Enderun’da yetiştiği ve Harem-i Hümâyun hizmetinde bulunduğu anlaşılmaktadır. 989 (1581) yılında III. Murad dönemi nakkaşlarından Nakkaş Osman’ın yanında çalışanlar arasında idi. Daha sonra bölükbaşılığa getirildi; 1005’te (1596-97) anahtar oğlanı, 1006’da (1597-98) tülbent gulâmı olarak Harem’de görev yaptı. Hasanbeyzâde, onun Harem’de odabaşılıkla silâhdar iken kendisine isnat edilen bir cürüm dolayısıyla 1011’de (1603) kapıcıbaşılık verilerek Enderun’dan çıkarıldığını belirtir (Târih, II, 738). Ardından Tophane nâzırı oldu, 1012’de (1604) yeniçeri ağalığına getirildi ve Macaristan seferinde Malkoç Ali Paşa’nın yanında yer aldı. İstanbul’a dönüşünde 25 Receb 1013’te (17 Aralık 1604) Rumeli beylerbeyiliğine tayin edildi, daha sonra kendisine vezâret pâyesi verildi. Rumeli beylerbeyi sıfatıyla Macaristan’da yapılan mücadelelere katıldı. I. Ahmed, Celâlî isyanlarını bastırmak için Bursa’ya gitmeyi kararlaştırdığında oradaki muhafaza görevini üstlendi (1014/1605). Derviş Paşa’nın katlinin (1015/1606) ardından vezîriâzam olan Kuyucu Murad Paşa’nın İstanbul’a gelmesine kadar sadâret kaymakamlığında bulundu. Celâlîler’e karşı yapılan sefere katıldı. Bursa’nın Kalenderoğlu tarafından yakılması üzerine oraya gönderildi. Ulubat civarında Kalenderoğlu ile karşılaştıysa da savaşa girmedi; fakat takviye için gelen kuvvetler Kalenderoğlu tarafından yenildi (1016/1607). Muhtemelen bu sebeple Rumeli beylerbeyliği görevini bıraktı ve emekliliğini istedi; ancak kubbe vezirliği sürdü. Beşinci vezir konumunda iken 17 Şâban 1018’de (15 Kasım 1609) Budin beylerbeyliğine tayin edildi. Daha sonra İstanbul’a döndüğünde yine kubbe vezirliği yaptı. Topçular Kâtibi onun Şevval 1022’de (Kasım 1613) yeniden Budin beylerbeyi olduğunu yazar. II. Osman döneminde dördüncü vezirliğe, ardından üçüncü vezirliğe yükseltildi. Ramazan 1031’de (Temmuz 1622) vefat etti. Klasik tarzdaki türbesi Eyüp’tedir (bk. NAKKAŞ HASAN PAŞA TÜRBESİ). Nakkaş Hasan Paşa’nın Beylerbeyi sahilinde bir yalısının bulunduğu ve bu sahildeki burunlardan birine Nakkaş Burnu dendiği bilinir; bugün de Beylerbeyi sırtlarındaki tepelerden biri Nakkaştepe adıyla anılmaktadır. Evliya Çelebi ise Nakkaş Paşa’nın Ortaköy’de yalısı ve Kuzguncuk’ta bir bahçesi olduğunu yazar (Seyahatnâme, I, 451, 469).
Nakkaş Hasan Paşa’nın tasvir yapmadaki becerisinden ilk bahseden kişi saray şehnâmecisi Tâlikîzâde Mehmed Subhi’dir. Tâlikîzâde, III. Mehmed’in bizzat çıktığı Eğri seferini ve Haçova Meydan Savaşı’nı konu alan Eğri Fethi Târihi adlı kitabının sonlarında üstat Bihzâd’ın bir benzeri olduğunu söylediği Hasan Paşa’nın nazmını sûretlerle süslediğini, eğer bir içki meclisi çizse âşıkların keyiften canlarını vereceklerini, heybetli bir pehlivan çizse görenlerin güçlerini kaybedip korkudan sırt üstü düşeceklerini, güneş çizse görenlerin sıcaklık hissedeceklerini, çimen çizse tazelik vereceğini, gülistan çizse onu gören bülbülün feryat edeceğini, Leylâ’yı çizse birçok âşığı mecnun edeceğini yazar (TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a). Bu satırların altında bulunan tasvir Tâlikîzâde’yi, ismi verilmeyen kâtibini ve musavvirini nakkaşhânede çalışırlarken göstermektedir. Nakkaş Hasan’ın resimdeki üç kişiden hangisi olduğu önündeki kâğıda resim yapmasından anlaşılmaktadır. Onun karakalemle at üzerinde avlanan avcı tasvirinin boyanmış hali 1595 yılında hazırlanan Erzurumlu Darîr’in Siyer-i Nebî’sinin resimleri arasında yer alır ve İsmâil peygamberin oğlu Kaydar’ın avlanmasını tasvir eder (TSMK, Hazine, nr. 1221, vr. 36b; Tanındı, Siyer-i Nebi, s. 23). Siyer-i Nebî ve Eğri Fethi Târihi’nin minyatürleri Nakkaş Hasan Paşa’nın üslûp özelliklerinin belirlenmesini kolaylaştırmaktadır. Onun çizdiği tipler şişman, kalın-kısa boyunlu, dolgun yüzlü, kalın siyah kaşlı ve ucu düz kesilmiş sakallıdır. Kültürel kimlik farklılıkları giyimlerle ve önemli kişilerin yüz ifadeleriyle belirtilir. Uzun gövdeli ağaçlar ve birbirini kesen sivri tepeler tabiat elemanlarını oluşturur. Düz sürülen turuncu, kırmızı, fîrûze, sarı ve iç mekân zeminlerinde kullanılan kızıl kahverengi onun üslûbunun başlıca öğeleridir. Nakkaş Hasan’ın bu üslûp özelliklerinden, 1588-1601 yılları arasında Türkçe yazılmış tarihî ve edebî konulu yirmi kadar eserin metninin görselleştirilmesinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Bunların başlıcaları, Tâlikîzâde’nin yazdığı tarih kitapları ile Bâbüssaâde Ağası Gazanfer Ağa için hazırlanmış olan Molla Câmî’nin Bahâristân’ının Türkçe versiyonudur (F. Çağman, “Illustrated Stories From a Turkish Version of Jami’s Baharistan”, Turkish Treasures, İstanbul 1978, s. 20-27). Nakkaş Hasan Paşa, kendisi gibi Enderun’dan yetiştiği için yakınlık duyduğu Gazanfer Ağa’yı Eğri Fethi Târihi’nin minyatürlerinde özel olarak resmetmiş ve onu III. Mehmed’in hemen yanına (veya atının gerisine) yerleştirmiştir. Tâlikîzâde’yi de tek başına eseri üzerinde çalışırken gösteren bir portresi bulunmaktadır (Şehnâme-i Hümâyun, TİEM Ktp., nr. 1965, vr. 122b).
Nakkaş Hasan Paşa’nın hazırladığı I. Ahmed’in tezhipli bir tuğrası onun aynı zamanda çok yetenekli bir müzehhip olduğunu göstermektedir (TSMK, Güzel Yazılar, nr. 1394; Tanındı, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, rs. 20). Ahmed Şemseddin Karahisârî mushaf-ı şerifinin tezhipleri ona bu alanda ün kazandıran diğer çalışmaları arasındadır (TSMK, Hırka-i Saâdet, nr. 5; F. Çağman, “The Ahmed Karahisari Qur’an in the Topkapı Palace Library in Istanbul”, Persian Painting from the Mongols to the Qajars. Studies in Honour of Basil W. Robinson [ed. R. Hillenbrand], London 2000, s. 57-74; Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindeki Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerifi, Ankara 2000 [tıpkıbasım]).
https://islamansiklopedisi.org.tr/nakkas-hasan-pasa' dan alıntı yapılmıştır.
Nakkaş Hasan Paşa'nın Eyüp'te bulunan Türbesi.
NAKKAŞTEPE
Adres: Kuzguncuk, Gümüşyolu Çk Sk No:4, 34674 Üsküdar/İstanbul
Kuzguncuk ile Beylerbeyi’ni ayıran bu mevkii derin bir vadi olup, kıyı bölümü hariç, etrafı yüksek tepelerle çevrilidir [Haskan 2001, II, 593]. Vadinin Beylerbeyi tarafında yer alan ve Nakkaştepe denilen sırtın denize ulaştığı noktaya Nakkaş Burnu adı verilmiştir.
"Kuzguncuk’tan sonraki burun
‘Nakkaş Burnu’ adlandırılır.
Belki de Rumca ‘Nagalon’
sözcüğünden kalmadır."
[İnciciyan 2000, 153]
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Boğaziçi köylerini anlatan İnciciyan, Nakkaş Burnu’nu böyle tarif eder. Bu dörtlükte belirttiği Nagalon sözcüğünü XVI. yüzyılın ortalarında Gyllius kullanmaktadır. "... Köy, batıda, hızlı bir akıntıyla kamçılanan ve halkın Nagalon dediği bir burunla çevrilidir..." [Gyllius 2000, 221] Şiddetli anafor ve akıntıların oluştuğu bu burunda hâlen Üryânîzâde Mescidi bulunmaktadır [Eyice 1963, 81; Öz 1965, II, 67; Konyalı 1976, I, 305; Erdoğan 1994, 7, 342; Üryânîzâde Ahmed Esad Efendi, Osmanlı Devleti’nin 115. şeyhülislâmı olup, 4 Aralık 1878 ile 17 Ocak 1889 tarihleri arasında görev yapmıştır. Bkz. Altunsu 1972, 212 vd].
Her ne kadar günümüzde Kuzguncuk’ta Nakkaş vadisinin güneyinde, tepeye doğru tırmanan Babanakkaş isimli bir sokak bulunuyorsa da, Baba Nakkaş ismiyle Nakkaş Paşa mevkii’nin bir ilgisi yoktur [Haskan 2001, 593]. Fâtih Sultan Mehmed (1451-1481) döneminde yaşayan Nakkaş Ali devrin önemli sanatkârlarından biridir, Çatalca yöresinde yaşamıştır. Daha sonra Nakkaşzâdeler ismiyle anılan sülâlenin atası ve anılan bölgede Baba Nakkaş adıyla bilinen bir köyün kurucusu olmuştur [Haskan 2001, 592; Süreyyâ 1996, IV, 1226; Mehmed Râif 1996, 247].
Nakkaş mevkii ismiyse bu kıyıda yalısı olan Nakkaş Hasan Paşa’ya izâfeten verilmiştir [Haskan 2001, II, 592]. Hovhannesyan "... Bundan sonra, Nakkaş Burnu denilen yer gelir. Bu ad, Sultan III. Murad (1574-1595) ve onun oğlu Sultan III. Mehmed’le (1595-1603) çağdaş olan ve orada yalısı bulunan Nakkaş Hasan Paşa’ya ithafen verilmiştir..." demektedir [Hovhannesyan 1997, 64]. Daha önceleri Evliya Çelebi, Nakkaş Paşa Bahçesi’nden bahsederse de, kesin yerini belirlemekte güçlük çekilmektedir. "... Nakkaş Paşa Bahçesi’ni geçip Öküz Limanı ve Kaya Sultan Bağı’nı geçip..." [Evliya 2003, II, 429].
Nakkaş Hasan Paşa, Enderun'dan yetişmedir. H. 1005 (1596-1597)’de Büyük Mîrûhur, Eylül-Ekim 1602’de yeniçeri ağası, H. 1013 (1604-1605)’de Rumeli beylerbeyi, 1606-1607’de sadâret kaymakamı, ertesi yıl kubbe veziri olmuş ve Sultan IV. Murad’ın saltanatının ilk yılında Ramazan 1032 / Temmuz 1623’de vefat etmiştir [Süreyyâ 1996, II, 643].
Zaten gerek birinci gerekse ikinci defterde bu mevkii için Nakkaş Paşa denilmektedir. Üçüncü defterde ise, Nakkaş adı ile yetinilmiştir. Günümüzde belki de sokağın adına izâfeten Baba Nakkaş adı yaygın olarak kullanılıyorsa da doğrusu Nakkaş Paşa olmalıdır.
https://www.sinangenim.com/tr/medya/yayimlar-ve-bildiriler/bostancibasi-defterlerinde-xix-yuzyilin-basinda-kuzguncuk-sahili-633/' den alıntı yapılmıştır.
NAKKAŞTEPE MİLLET BAHÇESİ
İSTANBUL’UN İLK MİLLET BAHÇESİ
(NAKKAŞTEPE MESİRE ALANI)
8 Aralık 2018 de Üsküdar Belediyesi tarafından açılışı gerçekleştirilmiştir.
90 bin metrekarelik boğaz manzaralı mesire alanımız, piknik alanları, spor alanları, tenis kortu, biyolojik göleti, açık ve kapalı çocuk oyun alanı, doğa kâşif atölyesi, macera parkuru, uçan yol ve manzara seyir terası ile hizmet vermektedir.
Alan İçerisinde;
https://www.uskudar.bel.tr/tr/main/pages/nakkastepe-millet-bahcesi/476' dan alıntı yapılmıştır.