İSMAİL DÜMBÜLLÜ
(1897-1973)
Adı Üsküdar’la beraber hatırlanan geleneksel halk tiyatrosunun ünlü ismidir. Üsküdar Süleymanağa mahallesinde doğdu (1897). Tam adı İsmail Hakkı’dır. Peruz Hanım’ın “Dümbüllü” kantosunu bir gazel ilave ederek söylemeye başlamasından sonra Dümbüllü adı üzerinde kaldı. Babası II. Abdülhamid’in silahdarlarından Zeynel Abidin Efendi, annesi Fatma Azize Hanım’dır. Üsküdar’da Toptaşı Askerî Rüştiyesi’nde okurken Doğancılar’daki Dilküşa Tiyatrosu’nda seyrettiği Kel Hasan’dan etkilenip okuldan ayrıldı. Amatör olarak Karagöz Hüseyin’in, profesyonel olarak Kel Hasan’ın (1917) tiyatrolarında sahneye çıktı. Kel Hasan’ın çırağı oldu; 1926’ya kadar onun yanında çalışarak tulûat geleneğini öğrendi. Küçük İsmail, Âsım Baba, Ali Bey ve Naşit Özcan gibi dönemin ünlü ortaoyuncularının yanında, ikinci komik olarak çalıştı. Tevfik İnce ile beraber kendi topluluğunu kurarak (1928) Şehzadebaşı’ndaki Hilal Tiyatrosu’nda oyunlarını sergiledi. Anadolu turnelerine çıkmaya başladı (1933). Ses tonu, saf görünüşü, en olmadık nükteleri savurup geçişi, kendine has mimikleri ve seyircisiyle bütünleşebilmesi gibi özellikleriyle halk tarafından tutuldu. “Ayşem”, “Cebe Gitti”, “Bülbül” gibi bazı operetlerde oynaması da bu döneme rastlar. Giderek değişen tiyatro anlayışı ve beğenisine rağmen, kıdemli ustalarından, özellikle de Naşit’ten sonra geleneksel tiyatronun en ünlü adı oldu; bu halk sanatını uzun yıllar sürdürdü. O, ortaoyunu tiplerini tiyatro sahnelerinde canlandırdığı için bu oyunu sahneye çıkarmış da sayılabilir. Oynadığı oyunlardan en çok Gözlemeci, Kavuklu’ya Hile, Çifte Hamamlar, Ters Biyav ve Kanlı Nigar’ı severdi. 1946’dan sonra filmler de çevirmeye başladı. Dümbüllü Macera Peşinde, Dümbüllü Sporcu, Dümbüllü Tarzan gibi bazı filmlerinde doğrudan doğruya kendini oynadı. Memiş (1947), Keloğlan, İncili Çavuş, Nasrettin Hoca beyaz perdede canlandırdığı tipler oldu. Bunların arasında en çok Nasrettin Hoca ile özdeşleşti. Ancak filmlerde tiyatrocu İsmail Dümbüllü düzeyinde başarılı olamadı. 1968’de jübile yaparak sahneyi bıraktı. Kel Hasan’dan aldığı kavuğu, geleneğe uyarak Münir Özkul’a devretti. Bu tarihten sonra zaman zaman sahneye çıkmayı, radyo oyunlarında rol almayı sürdürdü.
Geçirdiği trafik kazasının ardından hayatını kaybetti (5 Kasım 1973). Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ölümünden sonra, Sadi Yaver Ataman tarafından hazırlanan Dümbüllü İsmail Efendi (1974) adlı kitapta hayatı, teybe alınmış bazı hatıraları ve oyunlarına yer verildi. 1980’de Müjdat Gezen’in girişimiyle Karagözcüler ve Ortaoyuncular Derneği tarafından adına konulan ödülü Münir Özkul, Nejat Uygur, Altan Erbulak, Suna Pekuysal, Savaş Dinçel, Ali Sürmeli, Ferhan Şensoy, Levent Kırca aldı. Adı Üsküdar’la özdeşleşmiş olan Dümbüllü, Üsküdar’ın değişik yerlerinde sergilediği oyunları, At Pazarı denilen meydancıkta manav dükkânı bulunan eski tulumbacılardan Çamur Şevket’le esprileşmeleri ve yürürken geriye dönüp peşine takılan çocukları kovalayan görüntüsüyle hâlâ hatırlanan bir simadır.
chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.uskudar.bel.tr/userfiles/files/MNA_Uskudarli_Meshurlar.pdf 11 Kasım 2024
MEHMET NERMİ HASKAN
(1927-2002)
22 Nisan 1927 tarihinde Üsküdar’da doğdu ve hayatının sonuna kadar burada yaşadı. Selânik’ten göç etmiş Ahmet Bey ve Nazire Hanım’ın çocuğu olup ilk ve orta öğrenimini Üsküdar’da tamamladı. Bir müddet Hukuk Fakültesi’ne devam etti. Kırk yıla yakın bir süre Üsküdar’da çok meşhur olan ve “Güzel Tuhafiye” diye anılan tuhafiye dükkânını işletti. Fakat araştırmaya karşı olan aşırı tutkusu sebebiyle ticaretten ziyade araştırmacı kimliğiyle tanındı. Özel olarak Osmanlı Türkçesi dersleri aldı. Hayatı boyunca araştırmalarını topografya tarihi üzerine yoğunlaştırdı. En büyük merakı, var olan veya kaybolmaya yüz tutmuş bulunan tarihî eserleri araştırmak ve sahiplerini ortaya çıkarmaktı. Bundan dolayı sokakları, tekkeleri, mezarlıkları, hamamları, mescidleri, çeşmeleri, kışlaları, tarihî kuyuları, köşkleri ve kütüphaneleri en ince ayrıntısına kadar yerinde tesbit ederek planlarıyla, krokileriyle ve resimleriyle birlikte ortaya koydu. Tek başına sürdürdüğü çalışmaların her biri yıllarını aldı. 5 Kasım 2002 tarihinde vefat edince kendisinin “müze” dediği Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi. Mehmet Nermi Haskan herkesin takdirini kazanmış, son derece mütevazı, aşırı duygulu, merhametli, az konuşan, çok okuyan, her anını değerlendirmeye çalışan bir İstanbul âşığıydı. Tam otuz beş yıl her sabah çok erken saatlerde yola çıkıp eserleri tek tek dolaşır, yerinde görerek incelerdi. Üzerinde çalışma yaptığı eserlerin kitâbelerini Latin harflerine aktararak herkesçe okunup anlaşılmasını sağlamış, büyük bir titizlikle hazırlamış olduğu İstanbul’la ilgili on bir adet eserinden bir kısmı kendisi hayatta iken basılmıştır.
Eserleri.
Eyüp Tarihi (I-II, İstanbul 1993, 1996, 2008 [Eyüpsultan Tarihi adıyla]). Müellif, tarihî belge niteliği taşıyan eserinin önsözünde Eyüp semti hakkında araştırma yapmayı düşündüğünde önce kütüphaneye dayalı bir çalışma yapmak istediğini, ancak Eyüp hakkında bilgi bulamadığını, mevcut eserlerde ya kitâbelerin olmadığını veya olanların da eksik kaydedildiğini görerek Eyüp semtini sokak sokak dolaşmaya karar verdiğini ifade eder. On yıldan fazla süren çalışması için girmediği yol, görmediği türbe, bahçe, dehliz kalmadığını, türbelerin içerisindeki şâhideleri ve Eyüp sırtlarındaki bütün kabir taşlarını okumaya çalıştığını anlatır. Bu arada mezar taşlarının okunmasının kolay olmadığını, yarısından fazlasının toprağa gömülü halde bulunduğunu ve böğürtlen ormanları içinde kaybolduğunu belirtir. Eserde mevcut cami, türbe, çeşme, imaret, sebil ve şâhide kitâbeleri topluca ilk defa bu kitapta yayımlanmıştır. Haskan’ın o tarihte belirlediği eser sayısı elli sekiz cami ve mescid, yirmi iki tekke, on bir medrese, otuz mektep, on üç namazgâh, on kütüphane, iki imaret, dört karakol, otuz sahilsaray, on hamam, on bir sebil ve 114 türbedir. Eserin sonunda Çelik Gülersoy’un arşivinden alınan Eyüp ve çevresiyle ilgili çok değerli gravür ve resimler yer almaktadır.
İstanbul Hamamları(İstanbul 1995). 237 hamamın ele alındığı eserde müellif bunlardan faal olan altmış tanesini bizzat girerek incelemiş, on ikisinin 1990 yılından sonra çarşı haline getirildiğini, dokuzunun ise kapandığını tesbit etmiştir.
Hükümet Kapısı Bâb-ı Âlî(İstanbul 2000, Çelik Gülersoy ile birlikte). Eserin genel planı ve anlatımı, yabancı dildeki kaynaklar, elçi kabulleri, XIX ve XX. yüzyıl bölümleri Çelik Gülersoy’a, XVII-XVIII. yüzyıl bölümleri, klasik Osmanlı kaynakları, arşiv değerlendirmeleri ise Nermi Haskan’a aittir.
Yüzyıllar Boyunca Üsküdar(I-III, İstanbul 2001). Yayımlandığı yıl “Şehir Kitapları” dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülüne lâyık görülen eserde Haskan, “belde-i tayyibe” denilen Üsküdar hakkında neşredilen eserlerin gerçek Üsküdar’ı yansıtmadığını, efsanelere dayanan, masa başında yazılmış eserler olduğunu, İbrahim Hakkı Konyalı’ya ait eserin ihtiyaca kısmen cevap vermekle birlikte onda da kitâbelerin asıllarının yazıldığını, dolayısıyla bugünkü neslin anlamasına imkân bulunmadığını söylemektedir.
Kitapta Üsküdar’ın Antikçağ’da, Roma, Bizans ve Osmanlı devirlerinde geçirdiği değişikliklere temas edilmiş, eserlerin yanında tarih ve yerleşimler de ele alınmıştır. Haritalar, krokiler ve eski resimlerle zenginleştirilen eserde 191 çeşme, yirmi sebil, kırk tarihî kuyu, on medrese, kışlalar, karakollar, su terazileri, saraylar, yalılar, köşkler ve mesireler yer almaktadır. 456 eserin incelendiği kitapta -Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa gömülü olanlar hariç- bütün şâhide kitâbeleri okunmuştur.
Eyüplü Hattatlar(İstanbul 2004). Eserde 200 hattat tanıtılmış, yazılarından örnekler verilmiş, fotoğraflar konulmuştur. Kitabın hazırlanmasında Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi’nin Tuhfe-i Hattâtîn’inden faydalanan Haskan, “Bu kitap olmasaydı herhalde Eyüplü hattatlar yazılamazdı” der.
Eyüplü Mûsikişinaslar(İstanbul 2004). Eyüp’te doğan mûsikişinaslarla burada medfun bulunanlar ele alınmıştır.
Eyüplü Meşhurlar(I-II, İstanbul 2004). Eyüp’te yaşayanlarla birlikte Eyüp’te doğan, Eyüp’te hayır işleri yapan veya mezarı Eyüp’te olanlar da esere dâhil edilmiştir.
Bunların dışında Haskan’ın yayıma hazırlanmış iki ciltlik İstanbul Tekkeleri adlı kapsamlı bir araştırması mevcuttur. Neşre hazır bir diğer çalışması da indeks ilâveli, Hüseyin Ayvansarâyî’nin Hadîkatü’l-cevâmi‘ adlı eseridir. Yine onun henüz yayımlanmamış iki çalışmasından biri iki ciltlik Maliye Teşkilâtı Tarihi, diğeri Mir’âtü’l-İstanbul: Avrupa Yakası’dır.
chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.uskudar.bel.tr/userfiles/files/MNA_Uskudarli_Meshurlar.pdf