ZEYNEP HANIM
(1826-1886)
Yusuf Kamil Paşa’nın eşi, Üsküdar’da adlarını taşıyan bir hastaneleri bulunmaktadır.
Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın en küçük kızıdır. 1826’da doğdu. On sekiz yaşına geldiğinde (1845) babası tarafından, maiyetinde bulunan Yusuf Kamil Bey’le evlendirildi. Ailenin diğer bireyleri, Yusuf Kâmil’in o sıralar Mısır bürokrasisinde bir memur olmasından, bu evliliğe karşı cıktı. Mehmet Ali’nin büyük oğlu İbrahim Paşa, Yusuf Kamil’in sergilediği başarılar sonrası onun hakkındaki on yargılarını değiştirdi. Ancak Mehmet Ali ve İbrahim paşaların ölümünden sonra vali olan Abbas Paşa’yla beraber damada duyulan güvensizlik ve sevgisizlik tekrar ortaya çıktı. Abbas Paşa, üzerlerinde baskı uygulayarak onları boşanmaya zorladı. Karıkoca ikisi de buna yanaşmayınca Yusuf Kamil Paşa Asvan’a sürülerek orada hücre hapsine tabi tutuldu. Durum İstanbul’a Sadrazam Reşit Paşa’ya duyurulunca padişahın fermanıyla iki ay kadar süren bu hapislik son buldu. Özgürlüğüne kavuşup İstanbul’a gelen Yusuf Kâmil Paşa’dan sonra Abbas Paşa’nın baskıları Zeynep Hanım’a yöneldi, onun etrafıyla görüşmesini yasakladı. Bu baskıları kaldırmak için boşanmaları şartını getirdi. Zeynep Hanım boşanmak zorunda kaldı, serbest kalınca da hacca gitmek için izin aldı. Önce Beyrut’a, oradan vapurla İstanbul’a hareket etti. Yusuf Kamil Paşa tarafından hazırlanan bu plandan sonra birbirlerine kavuşan çifte Reşit Paşa’nın yalısında yeni bir nikâh ve evlilik töreni düzenlendi. 1861 yılında Zeynep Hanım’ın öz kardeşi Said Paşa vali olunca aile Mısır’a gidip gelmeye başladı. Arada sıcak ilişkiler kuruldu. Zeynep Hanım ve Yusuf Kamil Paşa ailesi kışı Beyazıt’taki konaklarında geçirir, baharda Yakacık’taki köşklerine giderler, yaz gelince de iki yüzelli dönümlük bir arazi içinde bulunan Bebek’teki yalıya geçerlerdi. Evlerinde toplantılar eksik olmaz, bu toplantılar üç aylarda Kur’an ve dini sohbet, diğer aylarda eğlence, müzik ve edebiyat içerikli olurdu. Zeynep Hanım, edebiyat toplantılarında hanımlar arasında bazen şiir yarışmaları düzenler onlara hediyeler verirdi. Fakir fukarayı gözetir zengin gönüllü, cömert bir kadın olan Zeynep Hanım, ailesinden gelen mal varlığını hayır işlerine harcamayı severdi. Bunun için bir vakıf kurdu. Vakfın en büyük hizmeti Üsküdar’da kendi adlarıyla anılacak olan Zeynep Kamil Hastahanesi’nin yaptırılması oldu (1862). Hastanenin tam olarak hizmete açılması 1882 yılını buldu. Daha sonra doğum hastanesi olarak kullanılan Zeynep Kamil’de doğan çocuklara ilk ad olarak erkekse Kâmil, kızsa Zeynep adının konulması bir gelenek olarak devam etmiş, hayatları boyunca çocuk sahibi olamayan Zeynep Hanım ve Kamil Paşa’nın manevi evlatlarının sayısı yüz binleri bulmuştur.
chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.uskudar.bel.tr/userfiles/files/MNA_Uskudarli_Meshurlar.pdf
YÛSUF KÂMİL PAŞA
(1808-1876)
Arapkir’de doğdu. Babası Gökbeyi hanedanından İsmâil Beyzâde Mehmed Bey’dir. Küçük yaşta babasını kaybedince amcası Gümrükçü Osman Paşa tarafından büyütüldü. Amcası Kayseri ve Bozok sancakları mutasarrıfı iken Müderriszâde Mehmed Âlim Efendi’den özel ders aldı. Amcası ile birlikte İstanbul’a gittikten sonra onun mühürdarlığını yaptı. Dîvân-ı Hümâyun Kalemi’nde memuriyete başlayan Kâmil Bey (1829) gördüğü bir rüya üzerine Mısır’a gitti (1833). Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa kendisini Hazîne-i Mısır kitâbetine tayin etti. Yedi sekiz ay sonra Dîvân-ı Vilâyet ikinci muavinliğine getirildi. Mehmed Ali Paşa’nın kızı Zeyneb Hanım’la evlendirildi. II. Mahmud’un kızı Âdile Sultan’ın evlenme merasimi için valiyi temsilen İstanbul’a geldi. Sultan Abdülmecid tarafından kabul edilen Kâmil Paşa’ya “mîr-i mîrânlık” unvanı verildi (31 Temmuz 1845).
Mehmed Ali Paşa’nın vefatı üzerine (2 Ağustos 1849) Mısır valisi olan Abbas Paşa zamanında Sudan’da bir göreve tayin edildi. Görevi kabul etmeyince Asvan’a sürgüne gönderildi. Hapsedilerek Zeyneb Hanım’dan boşanmaya ve Mısır’daki mallarından vazgeçmeye zorlandı. Kâmil Paşa, eskiden tanıdığı Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’ya gizlice bir arîza göndererek kurtarılmasını istedi. Padişahın fermanıyla hapisten çıkarılan Kâmil Paşa İstanbul’a getirildi (1849), arkasından Zeyneb Hanım da İstanbul’a gitti.
Kâmil Paşa, Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye’ye üye tayin edildi ve ardından bu görevine ilâveten Meclis-i Maârif-i Umûmiyye âzalığına getirildi (14 Ocak 1851). Yeni kurulan Encümen-i Dâniş’e de üye oldu. Kendisine vezâret rütbesi verilerek Ticaret nâzırlığına getirildiyse de kısa süre sonra tekrar Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye üyeliğine tayin edildi (26 Şubat 1853). İkinci defa Ticaret nâzırlığına ve 26 Eylül 1854’te kurulan Meclis-i Âlî-i Tanzîmat başkanlığına getirildi (23 Kasım 1854). Bir ay sonra da Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına tayin edildi.
Mısır Valisi Said Paşa’nın Süveyş Kanalı imtiyazını Fransa’ya vermesini Mısır’a yabancı müdahalesini arttıracağı gerekçesiyle eleştiren Kâmil Paşa’nın konağında yapılan Meclis-i Vükelâ toplantısında imtiyazın iptali için paşanın kayınbiraderi Said Paşa’ya mektup yazması kararlaştırıldı. Kâmil Paşa’nın yazdığı mektubu ele geçiren Fransız elçisi Benedetti, Bâbıâli’yi protesto edince Reşid Paşa sadâretten, Kâmil Paşa da Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı (5 Mayıs 1855). Bir süre açıkta kalan Kâmil Paşa, bilgi ve tecrübesinden faydalanılmak üzere Mecâlis-i Aliyye’ye (Meclis-i Vâlâ ile Meclis-i Umûmî) memur edildi (22 Ekim 1855). Padişah tarafından kendisine imtiyaz nişanı verildi. Said Paşa’nın oğlunun sünnet düğünü için Reşid Paşa ile birlikte Mısır’a gitti. Döndükten sonra Mustafa Reşid Paşa beşinci defa sadârete, Kâmil Paşa da ikinci defa Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına tayin edildi (13 Haziran 1857). Bu görevden ayrılınca (14 Kasım 1859) kısa bir süre açıkta kaldı. İkinci defa Mecâlis-i Aliyye’ye memur edilen Kâmil Paşa 1861’de Mısır’a gitti, Vali Said Paşa ile birlikte Medine’yi ziyaret etti. Tahta çıkan Sultan Abdülaziz’i tebrik için bir ara İstanbul’a geldi ve tekrar Mısır’a döndü.
Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye ile Meclis-i Âlî-i Tanzîmat, Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye adı altında birleştirilince Kâmil Paşa başkan yardımcılığına tayin edildi. Üçüncü defa Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına getirildi (5 Ağustos 1861). Kendisine birinci rütbeden Osmanlı nişanı verildi. Lübnan meselesi dolayısıyla Suriye’de bulunan Keçecizâde Fuad Paşa sadrazam olunca sadâret kaymakamlığına Kâmil Paşa tayin edildi. Bu sırada altın para piyasadan çekildiği ve kâğıt paranın değeri düştüğü için ticarî hayat zayıfladı. Kâmil Paşa, Borsa Hanı’nı kapatarak kendi hazinesinden bir miktar altını piyasaya sürdü ve bir taraftan da kâğıt paranın değiştirilmesine başlandı. Ticarî hayatı düzene koyarak Borsa Hanı’nı yeniden açtı ve daha büyük bir malî krizin çıkmasını önledi. Padişahın hükümet işlerine müdahalesini ileri sürerek Fuad Paşa sadâretten istifa edince diğer vekillerle birlikte Kâmil Paşa da Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye başkanlığından ayrıldı (2 Ocak 1863). Aralarındaki anlaşma gereğince sadâret teklifini hiç kimse kabul etmediğinden sadâret makamı üç gün boş kaldı. Kâmil Paşa da böyle bir ortamda bu görevi yapacak güçte olmadığını ileri sürerek padişahın sadâret teklifini kabul etmedi. Padişah, onu Ahmed Vefik Paşa’yı tayin ederek eski vükelâyı İstanbul’dan çıkarmakla tehdit etti. Bu durum karşısında Kâmil Paşa, Fuad Paşa’nın istifasına sebep olan olayları padişaha anlatarak önce bunların halledilmesini istedi. Padişahın hükümet işlerine fazla müdahale etmeme konusunda güvence vermesi üzerine görevi kabul etti (5 Ocak 1863).
Kâmil Paşa, devlet ve millet yararına gördüğü her konuda açık sözlü olmaktan çekinmedi. Nitekim padişahın Âlî ve Fuad paşalardan şikâyetle İstanbul’dan uzaklaştırılmalarını istemesine şiddetle karşı çıkıp Âlî Paşa’nın Hariciye nâzırlığında kalmasını sağladığı gibi Fuad Paşa’yı da kendisinden boşalan Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına tayin ettirdi. Paşa, 2500 lira olan sadrazamlık maaşını almak istemediyse de padişahın ısrarı üzerine sadece 500 lirasını kabul etti. Kâmil Paşa’nın önemli icraatlarından biri de padişahın Mısır seyahatine çıkmasını sağlamasıdır. Kâmil Paşa bu seyahatle, kayınpederi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dan beri âdeta ayrı bir hükümet hüviyeti kazanmaya başlayan Mısır’ın Osmanlı Devleti ile olan bağlılığını yeniden kuvvetlendirmek istiyordu. Teklifi uygun bulan Abdülaziz, yanına o sırada seraskerliğe getirilmiş olan Fuad Paşa’yı da alarak Mısır seyahatine çıktı (3 Nisan 1863).
Bu seyahat esnasında tekrar padişahın güvenini kazanan Fuad Paşa ikinci defa sadârete getirilince (1 Haziran 1863) Kâmil Paşa’nın dört ay yirmi yedi gün süren sadrazamlığı sona erdi. Hatt-ı hümâyunda azlinden söz edilmemesi kendisine gösterilen saygıdan dolayıdır. Kâmil Paşa dördüncü defa Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye başkanlığına tayin edildi. Üç yıla yakın bir süre bu görevde kaldıktan sonra üçüncü defa Mecâlis-i Aliyye’ye memur edildi (30 Nisan 1866). Sadrazam Âlî Paşa, Avrupa seyahatinden dönen Abdülaziz’i karşılamak üzere Rusçuk’a gidince sadâret vekilliği yaptı. Kâmil Paşa’ya yeni oluşturulan Şûrâ-yı Devlet başkanlığı teklif edildi. Kabul etmediği için dördüncü defa Mecâlis-i Aliyye’ye memur edildi. Midhat Paşa’nın yerine Şûrâ-yı Devlet başkanlığına getirildi (Şubat-Mart 1869). Kâmil Paşa, bu görevi sırasında 25.000 kuruş olan maaşının 75.000 kuruşa çıkarılmasından dolayı dedikodulara sebep oldu. Sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nın bazı kimseleri yargılamadan sürgüne göndermesine kanunlara ve Tanzimat prensiplerine aykırı olduğunu ileri sürerek karşı çıktı. Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye Nâzırı Mütercim Rüşdü Paşa da kendisini destekledi. Bu muhalefete sinirlenen sadrazamın padişaha şikâyette bulunması üzerine Kâmil Paşa ile Rüşdü Paşa görevlerinden istifa ettiler (21 Ekim 1871). Üç ay sonra Dîvân-ı Ahkâm-ı Adliyye nâzırlığına getirilen Kâmil Paşa, Midhat Paşa sadârete geldikten sonra ikinci defa Şûrâ-yı Devlet başkanlığına tayin edildi (3 Ağustos 1872), fakat kalbinden rahatsız olduğu için görev yapamadı. Beş ay süreyle Mısır’da dinlendi ve tam iyileşmeden görevine döndü. Ancak rahatsızlığı sürdüğü ve kendisine hürmeten yerine birinin getirilmesine padişah karşı çıktığı için Maarif Nâzırı Cevdet Paşa, Şûrâ-yı Devlet başkan vekilliğine tayin edildi. Kâmil Paşa’nın hastalığı artınca görevinden affedildi (21 Ağustos 1875) ve yedi ay sonra da beşinci defa Mecâlis-i Aliyye’ye memur edildi (19 Mart 1876). Üçüncü defa Şûrâ-yı Devlet başkanlığına getirildi. Hastalığı nüksedince azledilerek altıncı defa Mecâlis-i Aliyye’ye memur edildi. Çok sevdiği Sultan Abdülaziz’in âkıbeti yüzünden hastalığı şiddetlenen Kâmil Paşa Bebek’teki yalısında vefat etti (10 Ekim 1876) ve Üsküdar’da yaptırdığı hastahanenin bahçesindeki türbesine defnedildi.
Kâmil Paşa kültürlü ve seçkin bir devlet adamı idi. Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu. François de la Monthe Fénelon’un Les aventures de Télémaque adlı eserini Türkçeye çevirerek Tercüme-i Telemak adıyla 1862’de yayımlamış, kitap 1863, 1870, 1877 ve 1881’de tekrar basılmıştır. Süslü ve secili ağır diliyle bir inşâ örneği sayılan tercüme muhteva itibariyle siyasetnâmelere benzetilir. Kâmil Paşa’nın çeşitli makamlara yazdığı inşâ örnekleri İbnülemin Mahmud Kemal tarafından Eser-i Kâmil Paşa adıyla toplanarak yayımlanmıştır (İstanbul 1308).
Kâmil Paşa ve eşi Zeyneb Hanım, Üsküdar’da Nuhkuyusu semtinde 100 yataklı bir “nisâ hastahanesi” inşa ettirip vakfetmişlerdir (1860-1862). Hastahane bugün de Zeynep Kâmil Hastahanesi adıyla hizmet görmektedir. Yıkılan Beşir Ağa Camii’ni imar etmişler, Elazığ’da kütüphaneli bir medrese vakfetmişlerdir. Bebek’ten Zincirlikuyu’ya kadar şose bir yol yaptırmışlar, ayrıca Yakacık menba suyunu kanallarla Kartal’a getirmişler ve birçok çeşme ve tarihî yapıyı tamir ettirmişlerdir.
https://islamansiklopedisi.org.tr/kamil-pasa-yusuf
ZEYNEP KÂMİL HASTANESİ
Adres: Zeynep Kamil, Dr. Burhanettin Üstünel Sokağı No:10, 34668 Üsküdar/İstanbul
Yusuf Kamil Paşa ile eşi Zeynep Hanım tarafından özel mülklerinde hastalara ücretsiz hizmet vermek amacıyla yaptırılmış olan Zeynep Kamil Hastanesi, Üsküdar' ın sağlık hizmetini günümüze kadar sürdürebilmiş en eski sağlık kuruluşudur. Bir diğer özelliği de, İstanbul'un ilk özel hayır kurumu olmasıdır.
1862 tarihinde Nuh Kuyusu semtinde bostan tarlası olan arsa hastane yapılmak üzere alınmıştır. Ambleminde Zeynep-Kâmil hastanesinin kuruluş tarihi 1862 yazmaktadır.
Yusuf Kâmil Paşa 1863 yılında Sultan Abdülaziz tarafından sadrazamlığa getirilmiştir. Hastane cephesinde orijinal plana göre girişin üzerinde bulunan kitabede fihişifaun li'n nas yani "Onda insanlar için sağlık vardır" (an-Nahl suresi 69. ayet) sözleri okunmaktadır. Zeynep Hanım ve Kamil Paşa ölümlerinden sonra hastane bahçesinde yaptırdıkları türbeye defnedilmişlerdir.
Zeynep Kamil Hastanesi, 1896 yılında Zeynep Hanım’ın kardeşi Abdülhalim Paşa'nın oğlu Sait Halim Paşa tarafından Tıbbiye-i Şahane ve Hamidiye Etfal Hastane-i Ali' sinde görevli saray hekimi olan Doktor Cemil Topuzlu Paşa' ya özel cerrahi kliniği olarak kullanıma verilmiştir. Dr. Cemil Topuzlu Paşa döneminde, tadilatlar yaptırılarak modernleştirilen hastanede tıbbi donanım yenilenmiş, kalorifer sistemi kurulmuş, hastaların bakımı için Avusturya’ lı hemşireler görevlendirilmiştir.
Cemil Paşa 1915' te yurt dışına gidinceye kadar tüm cerrahi ameliyatlar yanı sıra sezaryen ameliyatları da yapılmaktaydı. Bu tarihten sonra günümüze kadar hastane değişik isimlerle adlandırılıp farklı kurumlara bağlı olarak farklı branşlarda hizmetler vermiştir. 1933' te İstanbul Belediyesi' ne devredilen hastane 1935' te doğumevine dönüştürülerek Dr.Eyüp Sabri Aksoy başhekim olarak atanmıştır (1891 - 1962). 17 yıllık başhekimliği döneminde Dr. Eyüp Sabri Aksoy hastanenin doğumevi olarak yeniden düzenlenmesini sağlamıştır.
Zeynep Kamil Hastanesinin gelişme dönemi Dr. Fahri Atabey ile başlamıştır. Dr. Fahri Atabey 1952' de başhekimliğe atandıktan hemen sonra, ameliyathane binası ile 150 yataklı kadın hastalıkları kliniği ve 200 yataklı çocuk kliniğinin yapımına başlanmıştır. Çocuk Kliniğinin kurucusu Dr. Ziyaeddin Akbay aynı dönemde göreve başlamıştır. Her iki bina 1958' de tamamlanarak kullanıma açılmıştır. 1961' de Zeynep Kamil Hemşirelik Koleji binası kullanıma açılmıştır.
Fahri Atabey’in 1968' de İstanbul Belediye Başkanı seçilerek hastaneden ayrılmasından sonra Dr. Burhanettin Üstünel başhekim olarak atanmış ve 1986 yılına kadar başhekimlik yapmıştır. Bu dönemde doğumhanenin bulunduğu bina ile çocuk felci hastanesi olarak tasarlanan Çocuk Enfeksiyonu ve Ortopedi binası yapımı tamamlanmıştır. Zeynep Kâmil Hastanesinin yönetimi ve işletimi 1982' de yapılan bir anlaşma ile İstanbul Belediyesi tarafından Sağlık Bakanlığı' na devredilmiştir. Hastane günümüzde T.C. Sağlık Bakanlığı Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi adıyla özel dal eğitim hastanesi statüsünde hizmete devam etmektedir.
Branşlarında verilen tıbbi hizmetin yanı sıra kadın doğum, çocuk ve çocuk cerrahisi dallarında uzmanlık eğitimi yapılmakta olup ve bunun yanında pek çok sertifikalı meslek sonrası eğitimleri de başarı ile yürütülmektedir.
https://zeynepkamilkdch.saglik.gov.tr/TR-87631/tarihcemiz.html
ZEYNEP KÂMİL İLKOKULU
Adres:Zeynep Kâmil Mahallesi Harmanlık Sokağı, No:28
KURULUŞ TARİHİ:1878
TARİHÇESİ VE OKULA VERİLEN İSİMLER:
1878 – Harmanlık İptidai Mektebi
1926 – Üsküdar 17. Mektebi
1948- Harmanlık İlkokulu
1958 – Zeynep Kâmil İlkokulu
1993 – Zeynep Kâmil İlköğretim Okulu
2013 – Zeynep Kâmil İlkokulu
Okulun bulunduğu mahallede geçmişten günümüze ulaşamayan pek çok yapı ile birlikte Bezcizâde Dergâhı’nınhemen yanında bulunan Şaban Efendi Mektebi’dir. Büyük ihtimalle 19. yüzyıl sonlarına doğru kullanılamaz duruma gelen mektep, 20. yüzyıl başlarında yıkılmıştır. Zeynep Kâmil İlkokulunun öyküsü, bu mektebin kullanılamayacak bir durumda olmasından dolayı yaptırılan yeni bina ile başlamıştır. Okulun arşivinde bulunan bir dosyaya göre bu yeni binanın hizmete girdiği yıl 1878’dir. Rahmi Ünüvar ise okulun açılış tarihi olarak 1894 yılını verir. Harmancık adı ile açılan okulun ilk yeri, Karacaahmet Mezarlığı’nın günümüzdeki ana kapısının hemen sol tarafıdır. İlk binasına dair herhangi bir bilgiye ulaşılamayan okulun uzun yıllar kullanılan iki katlı binası, Mehmet Nerni Haskan’a göre 1920’li yıllarda yaptırılmıştır.
Cumhuriyet devrine kadar bu isimle gelen okulun adı, 1926 yılında Üsküdar 17. Mektebi olmuştur. 22 yıl bu ismi taşımış, 1948 yılında yeniden Harmanlık ismine dönülmüştür. Şimdi Karacaahmet’in ana kapısı dediğimiz ve Şakirin Camii’nin yanında bulunan kapıya da uzun yıllar boyunca Harmanlık Kapısı denmiştir. Harmanlık aynı zamanda, tıpkı İnadiye, Doğancılar ve Bülbülderesi gibi uzun yıllar boyunca Üsküdar’ın bayram yerlerinden biri olarak kullanılmıştır.
Okulun ikinci Harmanlık dönemi 10 sene sürmüş, 1958 yılında şimdiki adı olan Zeynep Kâmil İlkokulu ismini almıştır. Eski binanın hem çok yıpranmış olması hem de artan öğrenci sayısına bağlı olarak yetersiz kalışı nedeniyle yeni bir binanın inşasına başlanmıştır. 1974 yılında inşası tamamlanmış ve okul şimdiki yerine taşınmıştır. 1993’te ilköğretime dönüşen okul için 1999’da dokuz derslikli bir ek bina yaptırılmıştır. 2003’te Üsküdar Beşiktaşlılar Derneği tarafından büyük çaplı onarımı gerçekleştirilen okul, 2013’te yeniden ilkokul olmuştur. Okulun eski binası ise bir müddet Halk Eğitim Merkezi olarak kullanıldıktan sonra yıktırılmıştır. Günümüzde bu alanda Atatürk Ortaokulu bulunmaktadır.
ÖĞRENCİLERİNDEN BAZILARI:
- Semahat Özdenses
- Emine Erdoğan
- Salih Memecan
- Ercan Saatçi
İDARECİ VE ÖĞRETMENLERİNDEN BAZILARI:
- Ahmet Hazım Efendi
- Şaziment Özhan
- Ömer Vasfi Olgunsoy
- Şadiye Tokat
Yılmaz, Sinan. Üsküdar’ın Tarihi Okulları.İstanbul: Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 2022.