AHMET YÜKSEL ÖZEMRE
(1935-2008)
Adı Üsküdar’la beraber anılan yazar ve bilim adamı. Üsküdar’da doğdu (3 Nisan 1935). Babası Hâfız Mehmet Nurullah Bey, annesi Pakize Hanım’dır. Ayazma İlkokulunu bitirdikten sonra girdiği Galatasaray Lisesi’nden (1954), İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik dalından mezun oldu (1957). Fransa Nükleer Bilimler ve Teknoloji Millî Enstitüsü’nde (InstitutNational des Sciences et Techniques Nucléaires) Atom Mühendisliği dalında yüksek lisansını tamamlayarak İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Teorik Fizik Kürsüsüne asistan olarak girdi (1958) bu dalda doktor (1960) vedoçent oldu (1964). Başbakanlık Atom Enerji Komisyonu Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi’nde araştırmacı (1962-1965), Başbakanlık Atom Enerji Komisyonu İlmî İstişare Heyeti üyesi oldu (1967-1969). Bazı okullardaki fizik hocalığının ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakültesi’nde doçent (1968-1969) ve profesör (1969-1973) olarak görev yaptı. Aynı üniversitenin Nükleer Enerji Enstitüsü’nde öğretim üyesi (1962-73) ve Yönetim kurulu üyesi olarak bulundu (1967-1972). Başbakanlığa bağlı Çekmece Eğitim Merkezi Müdürlüğü yaptı (1969-1973). NATO Bilim Komitesinde Türkiye Temsilci üyesi olarak bulundu (1972-1974). Alanıyla ilgili çeşitli bilimsel görevler yürüttü. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematiksel Fizik Anabilim Dalı Başkanlığı görevindeyken emekli oldu (1984). Emekliliğinden sonra alanıyla ilgili bazı görevler aldıysa da, 1996 yılında yayımladığı Üsküdar’da Bir Attar Dükkânı kitabıyla kültür dünyasında dikkatleri üzerine çeken bir isim oldu. Bu ve bunun hemen ardından yayımladığı Geçmiş Zaman Olur Ki, Üsküdar Ah Üsküdar gibi Üsküdar’ı anlattığı kitaplarında çocukluk ve ilk gençlik yıllarının Üsküdar’ını, orada yaşadığı ramazanları, bayramları; semtin artık hayatta olmayan insanlarını, manevî dokusunu, kaybolan seslerini ve kokularını, eğlencelerini, meczuplarını özlemle anan bir dil kurmuştur. Altmış yaşından sonra yazmaya başladığı bu kitaplar, saklı kalmış bir semt yazarının Üsküdarlı kimliğiyle kültür dünyasına doğuşu olmuştur. Üsküdar’ın, içinde yetiştiği manevî kültür hayatına yön veren şahsiyetler arasında Aktar hocalar diye bilinen Saim ve Bekir Düzgünman ile Mustafa Düzgünman’ı, onların Üsküdar’daki Aktar dükkânında cumartesi günü bir araya gelenlerden Sarı Hüsnü Efendi, Haydar Efendi, Hayrullah Taceddin Yalım, Yusuf Fahir Ataer, Eşref Ede, Dr. Ziya Bey, Necmeddin Özbekkangay, Nazif Uncu, Necmeddin Okyay, Muhiddin Tanık, Fehmi Tardaç, Abdullah Emre gibi şahsiyetleri anmakta, çoğunu tanıma fırsatı bulduğu bu şahsiyetlerin yanına Niyazi Sayın, Turgut Çulpan, Vehbi Güloğlu, Hâfız Ama Tevfik ile Ali Alpaslan, Uğur Derman, Güngör Şatıroğlu ve Nezih Uzel’i de dâhil etmektedir. Ölümüne kadar verimli bir yazı hayatı süren Özemre, adını saydıklarımızdan başka Üsküdar’ın Üç Sırlısı, Galatasarayı Mekteb-i Sultanisi’nde Sekiz Yılım, Kâmil Mürşidlerin Mirası gibi hatıra ve tasavvuf içerikli kitaplarla Vahye Göre Akıl: İslâmda Aklın Önemi ve Sınırı, Din ve Misyonerlik, Toma’ya Göre İncil ya da Hz. İsa’nın 114 Hadisi, Kur’an-ı Kerim ve Tabiat İlimleri Tenkidî Bir Yaklaşım, İlimde Demokrasi Olmaz, Çağdaş İlmi Tefsirde Vehim Olmaz, Portreler Hatıralar, Gel de Çık İşin İçinden, Çernobil Komplosu, Ah Şu Atom’dan Neler Çektim, 50 Soruda Türkiye’nin Nükleer Enerji Sorunu, 20. Yüzyılda Fiziğe YönVerenler, Aklın Yolu İlimdir, İslâm’da Aklın Önemi ve Sınırı, Akademik Yıllarım (1958-1983) gibi kitaplara da imza atmış, çeviriler yapmıştır. 25 Haziran 2008’de vefat etmiş, cenazesi Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir. Kaynakça: Ahmed Yüksel Özemre, “Çocukluğum ve Gençliğimin Üsküdar’ı”, İstanbul Armağanı 2 / Boğaziçi Medeniyeti (haz. Mustafa Armağan), İstanbul 1996, s. 219-236; a.mlf., Üsküdar Ah Üsküdar, İstanbul 2002.
Öğrenim Durumu:
Akademik Unvânları:
Kazanılan Burslar, Ödüller ve Pâyeler:
İfâ Ettiği Başlıca Görevler:
Üniversitede Vermiş Olduğu Dersler:
A) Lisans Düzeyinde:
B) Lisanüstü ve Doktora Düzeylerinde:
Konferansları: 1956-2004 arasında çeşitli akademik ortamlar, mahfeller, dernekler, vs. de verilmiş 250'den fazla konferans.
Eserleri:
Organize Ettiği Bilimsel Toplantılar:
Bildiği Yabancı Diller: Fransızca (çok iyi), İngilizce ve İtalyanca (iyi), Almanca (orta), İspanyolca (az).
Geçmişte Üyesi Olduğu Dernek ve Kurumlar (Ve Belli Sürelerle İfâ Ettiği Görevler):
https://www.uskudar.bel.tr/userfiles/files/MNA_Uskudarli_Meshurlar.pdf
https://ozemre.com/ahmed-yuksel-ozemrenin-biyografisi
BALABAN TEKKESİ
Adres: Mimar Sinan, Şemsi Sinan Cd. No:17, 34672 Üsküdar/İstanbul
Balaban Tekkesi tam bilinmemekle birlikte, yazılı kaynaklardan çıkarılan bilgilerle kendi müphem tarihine ışık oluyor. İlk bilinen formu itibariyle tekke, İstanbul eşrafınca İsfendiyar Tekkesi Mescidi veya Yağcızâde Tekkesi Mescidi isimleriyle bilinmektedir. On sekizinci asrın en önemli biyografi ve Osmanlı Tarihi alimlerinden biri olan Ayvansarayî Hafız Hüseyin Efendi, bir eserinde tekke ile alakalı şu ifadeleri kullanmıştır:
"Banisi İsfendiyar ismiyle müsemma bir kimsedir."
Mescidin banisi Balaban Ahmed Baba'dır. Meftunun haziresinde yer alan şahidesinde şu ifadeler yer almaktadır:
"Hüvelbaki İsfendiyarzadeler'den Eş-Şeyh Balaban Ahmed Baba Hazretleri'nin ruhuna El-Fatiha, sene 1047 (Miladi 1637)"
Sultan III. Mustafa devrinde caminin imam ve müezzinliğini, Sa'diyye Tarikati'ne bağlı olan Yağcızâde Eş-Şeyh Es-Seyyid Ahmed Efendi üstlenmiştir. Bu etkileşim sayesinde Sa'diyye Tarikati'nin ayine-i şerifleri icra edilmiş, O tarihten itibaren ise Sa'dîler Tekkesi olarak anılmaya başlanmıştır. Yaklaşık ondokuzuncu asrın başlangıcına kadar tekke, İsfendiyarzâdeler'den 6 şeyh ile faaliyetlerine devam etmiş ve ettirmişlerdir. Bu devirde Üsküdar'da çıkan yangın, tekke'nin ağır hasar almasına sebep olmuştur. Üsküdar yangınında yanan tekkeyi, Sultan V. Mehmed devrinde yaşamış olan şeyh Âşir Efendi ve hanımı tamir ettirmiş, bugünkü tekke mimarisinin ortaya çıkmasına vesile olmuşlardır.
Üsküdar Belediyesi öncülüğünde ve Vakıflar Müdürlüğü yetkililerinin yardımıyla, Balaban'ın ismine babalık etmiş olan bu tekke günümüz mimarisine kazandırılmıştır.
Balaban Tekkesi'nin Şeyh Âşir Efendi ve Zevcesi Ayşe Sıdıka Hanım'dan günümüze ulaşmış olan kitabesinde ise şu ifadeler yer almaktadır :
"Şehinşâh Sultan Mehmed Han-ı lutf-mutâd Serîr-i saltanatda dâim olsun hürrem ü dilşâd bu dergâh asr-ı evvelede yanıp bir arsa kalmışken zaman-ı şevketinde oldu inşâ ile feyz-âbâd Ona bani-i sânî oldu elân postnişîn kim Zehi himmetle Şeyh Âşir Efendi eyledi bünyad Münirâ hatm-ı hâce eyleyüb cevher dedim tarih bu Sâdî hankahıdır oku gel her seher evrâd, 1327" (m. 1909)
25 Haziran 2012 de tekrar hizmete açılan Balaban Tekkesinde günümüzde Üsküdar Belediyesi Tarafından Kültür Sanat Faaliyetleri düzenlenmektedir.
https://www.uskudar.bel.tr/tr/main/pages/balaban-tekkesi/91
ŞAFAK TAVKUL
(1963-2021)
Şafak Tavkul 1963 yılında ressam bir annenin çocuğu olarak Kastamonu’da dünyaya geldi. Ömrünü gülümseyerek, insanlarla iyi geçinerek ve iyi şeyler üreterek yaşadı.
Özellikle resim sanatı, heykel, çizgi film, storyboard, edebiyat, müzik, tarih, arkeoloji, öğretmenlik, okçuluk, binicilik, dağcılık, mağaracılık, denizcilik, karikatür, gazetecilik, fotoğrafçılık, sinema, dil ve matematik konularında bilgi birikimine ve yeteneğe sahip olması mütevazı kişiliğiyle bütünleştiği için, tanıyan herkesin sevip saydığı bir hezarfen olarak tanındı.
İlk sergisini TED Ankara Koleji’nde öğrenciyken açtı. 15 yaşında bir lise öğrencisiyken Kaunos’ta kazı ressamlığı yapacak kadar bilgi ve yeteneğe sahipti. Tek hayali arkeolog olmaktı. Fakat babası üniversitede arkeoloji bölümüne gitmesine izin vermedi. Bunun üzerine1982 yılında, M.S.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’ne gitti. Resim ve Endüstri Tasarım bölümlerinde eğitim aldı. Sabah Gazetesi’nde kendi karakteri olan Kibar Tarzan’ın maceralarını günlük bant karikatürler olarak çizerken, 1 Ağustos 1986’da yazar Çiğdem Tavkul ile evlendi.
1987 yılında oğulları, 1994 yılında da kızları dünyaya geldi. Üç boyutu öğrenmesi gerektiğini düşündü ve yine Mimar Sinan Üniversitesi Heykel Bölümü’ne birincilikle girdi ve animasyon için ihtiyacı olan temel eğitimi de almış oldu. Hayatının ilk üç yılı hariç, her günü okuyarak geçirdi. Aynı anda 4-5 kitabı okuyup anlayan, okumaya doyamadığı kitapları sevdiklerine hediye etmeyi de okumak kadar seven Şafak Tavkul, kütüphanelere binlerce kitapla katkıda bulundu.
Yüksek zekâya sahipti, kültür sanat alanında ciddi katkılarda bulundu. Türkiye’nin ilk uzun metraj çizgi filmine imza attı. Dünyanın ilk storyboard sergisinin sahibi Şafak Tavkul oldu. İlk kez Batı enstrümanlarıyla ilahiyi Şafak Tavkul besteledi.
Herkes tarafından bilinen, fakat Şafak Tavkul’a ait olduğu bilinmeyen birçok beste yaptı.
Halka kırıldıktan sonra geleneksel Türk okçuluğunu yeniden canlandırmak için yıllarca emek verdi. Birkaç kemankeş arkadaşıyla Türk okçuluğunu milyonlarca insana tanıtıp, sevdirdi. Türk okçuluğu konulu belgeseller yaptı. Çocuk Vakfı tarafından, Cumhuriyet tarihinde çocuk dünyasına en iyi hizmet eden kırk kişiye verilen hizmet ödülüne layık görüldü.
Kültür Üniversitesi’nde 15 yıl öğretim görevlisi olarak, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ve Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde birer yıl ders verdi. Binlerce öğrenci yetiştirdi.
15 Temmuz gecesi, yaşananları silah sesleri, siren sesleri altında, koşuşturan, bağıran insanların arasında gördüklerini defterine resmederek bir ilke daha imza attı. Darbeye “Kalemimden başka silahım yoktu!” diyerek sanatıyla direndi. Çizdiği resimlerle halkın nöbet tuttuğu Kısıklı Parkı’nda Dünyanın ilk ve tek nöbet tutan resim sergisini açtı. Yüzbinlerce insan tarafından gezilen sergi en çok ziyaretçi alan sergi oldu. Sergilenen çizimlerin orijinallerinin olduğu defteri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bizzat teslim etti.
El-Cabir’in sayısal düzenini kullanarak dünya resim sanatı tarihinde daha önce benzeri hiç görülmemiş hareket eden tablolar yaptı. Bu tablolara “Sırlı Tablolar” adını verdi. Sırlı Tablolar, devlet televizyonu kültür sanat kanalı TRT2 tarafından çekilen “Bir Ressamın Sırları” isimli belgeselle kayıt altına alındı.
Türk silahları konusunda geniş bilgiye sahipti. Özellikle kılıç, kama, ok uçları, zihgir gibi parçalardan oluşan bir koleksiyona sahipti.
Tasarım ve planlamasını yaptığı, dünyanın en büyük panorama müzesi olan, İstanbul’daki Panorama 1453 Fetih Müzesi, Şafak Tavkul’un yaptığı çalışmalar arasında çok özel bir yere sahiptir. Müzenin yapımında çalışan ressamlar tarafından müzede Şafak Tavkul’un da resmi yapıldı.
Yazarlığı da ressamlığı kadar güçlü olan Şafak Tavkul, Türk kültürünü konu alan, Küçük Ok isimli on üç kitaptan oluşan hikâye dizisi yazdı. Bu serinin birinci kitabı, Pekin’de Çince, arkasından serinin ilk üç kitabı Türkçe olarak basıldı.
İyi derecede İngilizce ve Karaçayca bilen, iyi derecede Kiril ve Osmanlıca okuyup yazan, Göktürkçe bilen ve Türk kültürü konusunda ciddi bilgi birikimine sahip olan Şafak Tavkul, Türkler hakkında dünyada bugüne kadar yapılan en geniş kapsamlı, Türklerin Soyağacı çalışmasını yaptı. Türkler ansiklopedisinin danışmanlığını ve sanat yönetmenliğini yaptı. Bu ansiklopedi çalışmasında 48 ülkeden üç bine yakın bilim insanı yer aldı.
Şafak Tavkul, kültür-sanat konulu yüzlerce konferans verdi. Panellerde ve çalıştaylarda, birçok resim ve film yarışmalarında jüride yer aldı.
İllüstratör olarak aldığı ilk ödül Çocuğun Duası isimli çocuk kitabıdır. Çocukları çok seven Şafak Tavkul, hayatı çocuk kalpli bilge kral olarak yaşadı. Sayısını bilemediğimiz kadar çok çocuk kitabı resimledi. Son dersini sekiz yaşında bir çocuğa verdi, son illüstrasyonu bir çocuk için yaptı, son röportajı bir çocuğa verdi. Yaşarken tanıştığı son hayranı da kitaplarını ezbere bilen üç yaşında bir çocuk oldu ve yaptığı son çizgi filmi, savaşlarda öldürülen çocuklar içindi.
Hayatının son yıllarını, en sevdiği yerde, Likya bölgesinde küçük bir köy evinde çok sevdiği eşiyle baş başa geçirdi. Herkes tarafından sevilen, değerli kültür sanat adamı ve sağlam bir vatanperver olan Şafak Tavkul, 2021 yılında 25 Haziran sabahı vefat etti.
Arkeolojiye ilgisi hayatı boyunca artarak devam eden Şafak Tavkul vefat ettiğinde devlet televizyonu TRT’nin kültür kanalı TRT2’de yayınlanan ve büyük ilgi gören Anadolu Arkeolojisi belgesel dizisin jeneriğinde danışman olarak adı yazıyordu… Vefatından sonra, Şafak Tavkul’u ve sanatını, herkes tarafından sevilen kişiliğini, Türk kültür ve sanatına katkılarını, gelecek nesillerin de bilmesi için birçok çalışma yapıldı.
Vefatından sonra, eşiyle ormanlarında gezerek tefekkür ettiği, çok sevdiği Muğla’da Şafak Tavkul adına birçok endemik bitkinin, böğürtlenlerin, sılcanların, ladenlerin, karabaş otlarının, papatyaların, saleplerin, çiğdemlerin, pürenlerin açtığı, meşe, kızılçam, fıstık çamı ve okaliptüs ağaçlarının olduğu, iki orman yapıldı.
Şafak Tavkul Hatıra Ormanı… Şafak Tavkul’un vefatıyla derinden etkilenen Ömer Ergül, Şafak Tavkul’un kendi dünyasındaki yerini anlatan bir şarkı besteledi.
Şarkının sözleri şöyle diyordu,
Görmedim senin gibi bilen,
Senin gibi duyan.
Duydum şarkını,
Kaleminin farkını,
Öğrendi herkes senden,
Her işin aslını…
Sinema ve Televizyon Eser Sahipleri Meslek Birliği tarafından düzenlenen Uluslararası İpekyolu Film Festivali’nde animasyon dalında verilen ödüle, “Şafak Tavkul Animasyon Film Ödülü” adı verildi. Şafak Tavkul Eğitim Bursları verildi.
2022 Kırkpınar Yağlı Güreş Müsabakalarına Şafak Tavkul adına başlandı ve birinciliği kazanan Murat Boncuk, birinciliğini Şafak Tavkul’a armağan etti.
2022 yılının Mayıs’ında Dr. Melike Günyüz, Şafak Tavkul’un Küçük Ok’unun metinlerarası okumaya imkân tanıdığını, böylelikle eserlerini nasıl zenginleştirdiğini ve bunun hem yetişkin okur hem de çocuk okur tarafından nasıl alımlanabileceğine dair, kök metinler, metinlerarası ilişkiler ve karşılaştırmalı okumalar yaptığı “Çocuk Edebiyatı Okumaları” isimli akademik bir kitap çalışması yaptı.
Şafak Tavkul’un Küçük Ok kitapları üzerinden Türk Çocuk Edebiyatının kaynaklarını ve çıkışının Tanzimat’tan öncesine dayandırılabileceğini, Dedekorkut’un Türk Çocuk Edebiyatının öncü metni olabileceğini savunduğu, mizah yapmanın tarihle bugünü birleştirerek nasıl gerçekleştirilebileceğinin iyi bir örneği olduğunu anlattığı bir makale kaleme aldı. Böylece Şafak Tavkul’un Küçük Ok çalışması literatüre girmiş oldu.
2023 yılında Yeni Sanat Vakfı ve Kültür Bakanlığı tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde sanatçının çocukluğundan vefatına kadar yaptığı çalışmaların yer aldığı Çizebildiğim Kadar sergisi açıldı. Şafak Tavkul’un hayatı ve sanatını anlatan bir kitap yayınlandı.
2023 yılında Türkiye Atlı Spor Dalları Federasyonu tarafından Şafak Tavkul Atlı Okçuluk Müsabakası düzenlendi.
Festivallerde filmleri gösterildi. Konferanslarda, panellerde, televizyon programlarında anlatıldı. Gazetelerde yazıldı, çizildi. Onun için şiirler yazıldı… Bütün bunlar, çok iyi bir sanatçı, çok ünlü bir sanatçı, çok önemli kültür adamı olduğu için değil. Bunlara rağmen tevazu sahibi olduğu ve herkes tarafından sevildiği için yapıldı. Daha niceleri yapılacak…