KUZGUNCUK İLKOKULU
Adres:Kuzguncuk Mahallesi, Baba Nakkaş Sokağı, No:6
KURULUŞ TARİHİ:1927
TARİHÇESİ VE OKULA VERİLEN İSİMLER:
1927 – Üsküdar 45. Mektebi (İlkokulu)
1960 – Kuzguncuk İlkokulu
1993 – Kuzguncuk İlköğretim Okulu
2014 – Kuzguncuk İlkokulu
Okul binası 1865 yılında Sultan Abdülaziz tarafından doktoru olan Marko paşa için yaptırılmıştır. Eski eserlerde binanın ismi Marko Paşa Köşkü olarak geçer. Marko Paşa Konağı’nın okul olması hakkındaki belge 5 Haziran 1894 tarihlidir. Daha sonra bina Süleyman Şefik Paşanın evi olur. 1935 yılında Maarif binayı okul olarak kiralar. 1939’da, 1973’de, 1983’de, 1984’de, 1987’de, 1991’de onarım görür.
Kuzguncuk İlkokulu 1927 yılında eski karakol binasının yerinde Musevi İlkokulunda “Üsküdar 45. İlk Mektep” ismi altında açılmıştır. Öğrencileri “ Üsküdar 25. Okul” adıyla anılan Nakkaştepe Okulundan aktarılmıştır. Okul; bir müddet Kuzguncuk İcadiye Caddesindeki Alyans İlkokuluna taşınmış, sonra aynı binada eğitim öğretim yapmıştır. 1966-1967 öğretim yılına kadar Orta ve İlkokul aynı binada eğitim öğretim yapmıştır. 1967 yılında Ortaokul Beylerbeyine taşınmış, 1993 yılına kadar da İlkokul olarak devam etmiştir. 1993-1994 öğretim yılında itibaren de 8 yıllık uygulama olan İlköğretim Okulu Statüsüne geçerek çevreye hizmet etmiş. 2014-2015 Eğitim Öğretim yılında tekli öğretime geçilerek İlköğretim Okulu, sonrasında ise İlkokul olarak eğitim öğretim faaliyetlerine devam etmektedir.
ÖĞRENCİLERİNDEN BAZILARI:
- Sevim Burak
- İnci Çayırlı
- Gencay (Ataseven) Kaspçı
- Gülsüm (Akyüz) Cengiz
- Zakire Büyükfırat
- Mehmet Ünver
- Nedret Ebcim
- Sinan Genim
- Hülya Koçyiğit
- Uğur Yücel
- Günay Tulun
- Edibe Sözen
- Cüneyt Çakır
ÖĞRETMENLERİNDEN BAZILARI:
- Hacer Asal
- Nurettin Atasayar
- Sabiha Koşar
- Ahmet Tarhan
- Muzaffer Ateş
- M. Ali Karakaş
- Hüseyin Can
- Yaşar Kırca
- Müşerref Özgür
- Müşfika Tulgar
- Türkan Özlüşen
Yılmaz, Sinan. Üsküdar’ın Tarihi Okulları. İstanbul: Üsküdar İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, 2022.
MAMURE ÖZ
(1955 -)
1955 yılında Sapanca da doğdu.
Tezhip ve minyatür çalışmalarına 1976 yılında Ord. Prof. Dr.A.Süheyl ÜNVER başkanlığında ki Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi Kürsüsünde ki dersanede başladı.1977-1980 yılları arasında Topkapı Sarayı Müzesi Nakışhanesi nde Kültür Bakanlığına bağlı olarak faaliyet gösteren Türk Süsleme Sanatları derslerine katıldı.1982 yılında bu dersanede Temel Eğitim ve Tezhip konusunda ders vermeğe başladı. Bu görevi 2012 yılına kadar devam etti.
1981-83 yıllarında Mimar Sinan Üniversitesi’ nde kalemişleri dalında 2 yıllık sertifika eğitimi gördü.Kalemişleri konusunda İstanbul da birçok tarihi eserin restorasyonunda ve yeni yapılan mimari eserlerin kalemişi çalışmalarında görev aldı.1985 yılında ilk kişisel sergisini açtı.1977 yılından beri yurtiçi ve yurt dışında sayısız sergiye katıldı.Dünyanın birçok yerinde eseri bulunan sanatçı, değişik kurum ve kuruluşlarda Tezhip ve Minyatür dersleri verdi.
1988 yılında Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfının düzenlediği bir yarışmada Ebru dalında birinci oldu.
1990 yılında T.C. Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen geleneksel sanatlarımızla ilgili yarışmada Tezhip dalında birincilik ödülü aldı.
1991 yılında da T.C.Kültür Bakanlığının açtığı aynı yarışmada gene Tezhip dalında birincilik ödülü aldı.
19 kasım 2006 da Cezayir Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı nın düzenlediği uluslararası yarışmada tezhip dalında üçüncülük ödülü aldı.
Çalışmalarını 21 ekim 1991 – 9 mayıs 2008 tarihleri arasında Semih İRTEŞ ile Fatih te açtıkları SEMA Nakışhanesi nde sürdürmüştür.
2015-2021 yılları arasında Topkapı aSarayı Müzesi Harem Dairesi Sultan III. Ahmet Yemiş Odası’nın restorasyonunu yaptı. 1979 dan beri yurt içinde ve yurt dışında sayısız sergilere katıldı, seminerler verdi.
9 mayıs 2008'de Sema nakışhanesinin Üsküdar Atik Valide külliyesi bünyesinde bulunan tekke binasına taşınmasıyla , NAKKAŞ Tezyini Sanatlar Merkezi adı altında faaliyet gösteren merkezde, çalışmalarına devam etmektedir.
KISIKLI ABDULLAH AĞA CAMİİ
Adres: Kısıklı, Minare Sk. No:10, 34692 Üsküdar/İstanbul
Bostancıbaşı Abdullah Ağa tarafından yaptırılmıştır.
Cami, Kısıklı Meydanı'nın sol, Büyük Çamlıca Tepesi'ne giden yokuş yolun hemen başında ve sağ taraftadır. Yanında ve set üzerinde bugün çay bahçesi bulunmaktadır. Avlu kapısının önünde tulumbalı bir kuyu, avlunun sağ tarafında, bir gölgeliğin altında 1298 (1881) tarihli şadırvan teknesi ve bunun önünde de cami bânisinin muhteşem lâhdi vardır. Burada olan bir sütun kaidesi ayrıca dikkati çekmektedir. Mabet duvarları kârgir, çatısı ahşaptır. Büyük kapısı üzerinde bir âyeti kerime ve 1346 (1927) tarihi yazılıdır. Cami bu tarihte tamir edilmiştir. Alt üst pencerelerden ışık alır. Mihrabı dışa taşmalı olup minberi ahşaptır. Cami, Sultan II. Bayezid devri bostancılarından Abdullah Ağa tarafından yaptırılmıştır. Kendisinin, Beylerbeyi Stadyumu yanında 'İstavroz Camii' adıyla anılan bir camii ve bir mektebi olduğu gibi, İstanbul Yenikapı Langa'sı nda bir camii, Kısıklı Camii'nin yan tarafı nda olduğu sanılan bir medresesi, Kısıklı- Ümraniye yolu üzerinde Namazgâh mevkiinde bir namazgâhı ve Langa Camii yanında Cellat Çeşmesi adıyla bilinen bir çeşmesi vardır. Gerek Kısıklı Camii ve gerekse Beylerbeyi'ndeki camiinin Kuzguncuk sırtlarından Kısıklı eteklerine kadar uzanan çok geniş bir vakfı vardı. "Reisü'l-Bustaniyyîn Abdülhay oğlu Hacı Abdullah Ağa'nın 907 Zilkadesinin ortaları nda (1502 senesi Mayıs ayı) tanzim edilmiş bir vakŞyesi vardır. Buradan Ağa'nın oldukça geniş bir vakfı olduğu anlaşılmaktadır. Bunları n içinde 'karyehâ-i İstavroz ve Kısıklı ve Kuzguncuk'dan olan geliri her sene 12.674 akçedir." VakŞyenin, Abdullah Ağa'nın vefatından 12 sene sonra yapıldığı ve o sırada mütevellisinin Ağa'nın oğullarından Sinan olduğu görülmektedir. Namlı bir binici olan Abdullah Ağa'nın kabir taşları, XV. yüzyıl taş işçiliğinin en güzel örnekleridir. Şâhideler, mihraplı ve istalaktitli olup ayrıca hendesî şekiller, küçük çarkı felekler ve rumilerle bezenmiştir.
Kısıklı Abdullahağa Camii'nin restorasyon sonrası tekrar ibadete açılışı 05.06.2016 tarihinde gerçekleşti.
https://www.uskudar.bel.tr/tr/main/erehber/camiler/8/kisikli-camii/276
AREFE
Kurban bayramından bir önceki güne verilen ad.
Arefe günü Cebelirahme
Arefe haccın en önemli farzı olan vakfenin yapıldığı yerin (Arafat) diğer adıdır. Vakfe, kurban bayramının bir gün öncesi olan zilhicce ayının dokuzuncu günü burada yapıldığından bu güne yevmü arefe (arefe günü) veya Türkçe’de kısaca arefe (arife) denilmiştir.
Arefe günü, haccın temel rüknü olan vakfenin o gün yapılması sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Arefenin önemine, faziletli ve makbul duanın o gün yapılan dua olduğuna dair hadisler vardır (bk. Şevkânî, IV, 70; Muhibbüddin et-Taberî, s. 392). Vakfe, arefe günü zeval vaktinden kurban bayramının birinci günü fecrin doğuşuna kadar olan süre içinde yapılır . O gün vakfenin dışında yapılması gereken başka önemli hususlar da vardır. Hacıların terviye günü (8 Zilhicce) Mekke’den Mina’ya gidip orada geceledikten sonra arefe günü sabah namazını Mina’da kılarak güneşin doğuşunu takiben Arafat’a çıkmaları, zeval vaktinden sonra orada gusletmeleri, öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde birlikte kılmaları, zamanlarını tekbir, tehlil, telbiye, salâtüselâm ve dua ile geçirmeleri ve akşam güneşin batmasıyla birlikte Müzdelife’ye doğru yola çıkmaları sünnettir. Hz. Peygamber’den arefe günü oruç tutmanın faziletine dair hadis rivayet edildiği gibi, Arafat’ta oruç tutmanın menedildiğine ve kendisinin orada oruç tutmadığına dair hadisler de vardır. Buna göre, hacıların zayıf düşerek asıl görevlerini aksatmalarına yol açacağı için arefe günü oruç tutmaları mekruh, hacca gitmeyenlerin aynı gün oruç tutması ise müstehap kabul edilmiştir (Şevkânî, IV, 267-269; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 229). Ayrıca kurban bayramının dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından okunan teşrîk tekbirlerine de arefe günü sabah namazından sonra başlanır. Diğer taraftan, Hanefîler’e göre arefe ve daha sonraki dört gün içinde umre yapmak, diğer hac vazifelerini aksatabileceği için tahrîmen mekruh sayılmıştır. Bugün uygulamada görülen izdiham, Hanefî mezhebine ait hükmün isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer üç mezhebe göre ise kerahet söz konusu değildir (Mv.F, II, 144).
Arefe günü, Arafat’taki hacıları taklit maksadıyla halkın Mescid-i Nebevî’de veya başka herhangi bir mescid veya yerde toplanması bid‘at olup mânasız bir davranıştır (İbn Vaddâh, s. 46-47; Muhibbüddin et-Taberî, s. 387; el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 153).
Arefe günü Arafat’ta vakfe duası yapan bir grup hacı
Kurban bayramından bir gün öncesine mahsus olan arefe tabiri, Türkçe’de ramazan bayramından bir gün öncesi için de kullanılmaktadır. Bunun gibi, belli gün ve bayramlardan bir gün öncesine veya önemli bir olay ya da olayların cereyan ettiği bir dönemden önceki günlere de Türkçe’de arefe denmektedir.
https://islamansiklopedisi.org.tr/arefe