• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı

20 Mart

RESSAM HOCA  ALİ RIZA BEY

(1858-1930)

 

Üsküdarlı ve Hoca lakaplarıyla da anılır. Süvari binbaşısı Mehmed Rüşdü Bey’in oğludur. Üsküdar’ın Ahmediye mahallesinde doğdu. İbtidâî ve rüşdiye mekteplerini Üsküdar’da bitirdi. 1879’da Kuleli Askerî İdâdîsi’ne girdi. Küçüklüğünden beri resme karşı büyük bir ilgi duyan Ali Rızâ, orada resme hevesli beş arkadaşı ile birlikte askerî mektepler nâzırı Edhem Paşa’ya müracaat ederek Kuleli’de bir resim dershanesi açılmasını temin etti. Buraya hoca olarak tayin edilen Ressam Nûri Paşa’nın yanında çalışmaya başladı. Bir yıl içinde yaptıkları tablolar devrin padişahı II. Abdülhamid’e gösterilince genç ressamlar mükâfatlandırıldılar. Nûri Paşa’dan sonra, tanınmış Fransız ressamı Alexandre Cabanel’in talebesi Seyyid Bey’den ders almaya başladılar. Ali Rızâ Bey o sırada İstanbul’da bulunan Kes adındaki bir Batılı ressamdan da faydalandı. 1883’te Harbiye Mektebi’nden ikinci mülâzım rütbesiyle diploma aldığı zaman Meclis-i Maârif-i Askerî tarafından aynı mektebe Nûri Paşa’nın resim derslerine muavin tayin edildi. Bu arada, bir yandan Dârüşşafaka’da resim dersleri verirken buna ilâve olarak Harbiye Matbaası’nın başressamlığına getirildi. Asker mekteplerindeki resim derslerine yardımcı olmak maksadıyla otuz örnekli üç model albüm hazırladı. Bu baskılı albümler, o devirdeki orta öğretim kurumlarına resim sanatının yayılmasında büyük rol oynamıştır. Bu çalışmalarının yanı sıra sivil mektepler için de modeller hazırladı. Her birinde yirmi dört resim bulunan bu albümler İstanbul’da basıldı (1318/1902).

Ali Rızâ Bey, II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti başkanlığını da yapmıştır. Cemiyetin yayın organı olarak Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi adıyla ayda bir yayımlanan (nr. 1-18, 7 Kânunusâni 1326-1 Temmuz 1330) ve kültür hayatımızda önemli yeri olan mecmuanın çıkarılmasına da ön ayak oldu. Kaymakamlık rütbesine kadar yükseldiği askerlikten 1911 yılında kendi arzusuyla emekliye ayrıldı ve sırasıyla Üsküdar İnâs Sanâyi-i Nefîse Mektebi ile Çamlıca Kız Lisesi’nde resim hocalığı ve Sanâyi-i Nefîse Encümeni âzalığında bulundu. Emeklilikten sonraki yirmi yıllık sanat hayatı, en çok çalıştığı ve eser verdiği dönemdir. 20 Mart 1930’da Üsküdar’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Renk ve desenlerine verdiği millî ve mahallî karakteri hemen hissettiren Ali Rızâ Bey, Türk resim tarihinde daha çok karakalem olmak üzere yağlı boya ve özellikle sulu boya resimleriyle çığır açmış, yüzlerce talebe yetiştirmiş bir hocadır. Ayrıca resim tekniği, tabiatı yorumlayışı ve ifade edişi de başka ressamlarca örnek alınmıştır.

Ali Rızâ Bey aslında bir peyzaj ressamı olmasına rağmen ara sıra hayalî resimler de yapmış, bunların çoğunda imzasının yanına “fikirden” yazarak tabiattan olmadığını belirtmiştir. Ancak günlük intibalarından doğan bu tarz resimleri de tabiattan yapılmışçasına gerçek izleri taşır. Kendisinin daha çok peyzaj ressamı sayılması gerektiğini, bu sebeple de yerli ve millî yaşayışı anlatan eski Osmanlı bina, mahalle ve manzaralarını resim vasıtasıyla daha uzun bir süre yaşatmak için çalıştığını belirten Ali Rızâ Bey’in İstanbul’da olduğu kadar Gebze, Karamürsel, Değirmendere gibi yakın kasabalara giderek oradaki tarihî yerleri ve bilhassa bugün mevcut olmayan Türk evlerini resimlerle aktarması bu anlayışın bir tezahürüdür.

Sultan II. Abdülhamid Osmanlı Devleti’nin kuruluş devirlerinin yazıyla tesbiti için Muallim Nâci’yi görevlendirdiği zaman Söğüt, Bilecik, Eskişehir, Bursa, Yenişehir gibi imparatorluğun ilk şehirlerine gönderilen askerî heyete o da dahil edilerek buralarda gördüğü Türk-İslâm eserlerini çizgileriyle kâğıda aktarmıştır.

Ahlâkı ve seciyesi itibariyle de çevresine örnek olmuş değerli bir şahsiyete sahip bulunan Hoca Ali Rızâ Bey’in eserleri çok dağılmış olmakla beraber, Ankara’da Millî Kütüphane’de iyi bir koleksiyonu vardır. Oğlu Nâsır Çizer’deki resim ve krokilerle yakın dostu Fuat Şemsi İnan’daki seçme eserler Kemal Erhan koleksiyonuna intikal etmiştir. Kendisinin “kırk ambar” adını verdiği ve içi krokiler, küçük resimler, meraklı olduğu kûfî yazı tertipleri, tezyinî motifler, kendi fikirleri, beğendiği hikmetli sözler ve beyitlerle dolu defterleri ve daha pek çok malzeme ise talebesi Dr. Süheyl Ünver tarafından Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır.

 

 

CENGİZ BEKTAŞ

(1934-2020)

1934 Denizli doğumlu Cengiz Bektaş, orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde, yükseköğrenimini DGSA Süsleme, Mimarlık Bölümleri ile Münih Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde yaptı. 1959 yılında yüksek eğitimini tamamladı. 1960’ta Alman şehircilik kurslarına katıldı. Almanya’da serbest mimar olarak çalıştı. Orada girdiği 2 yarışmada ödül aldı. ODTÜ’ye öğretim görevlisi olarak çağrılınca Türkiye’ye döndü. 1962-63 öğretim yılında ODTÜ İnşaat İşleri Başkanlığı, Mimarlık İşliği’ni bir yıl yönetti. 1963’te Ankara’da Oral Vural ile birlikte kendi mimarlık işliğini kurdu. 1963–69 yılları arasında yalnızca 6 yıl süreyle mimarlık-şehircilik yarışmalarına girdi, 25’in üzerinde ödül kazandı. Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi örnekleri arasında sayılan yapılar gerçekleştirdi.

 

1988 yılında “Türk Dil Kurumu” ve 1992 yılında “Haliç'te Bir Taş Odanın Kitaplık Olarak Onarımı” ile iki kez Ulusal Mimarlık Ödülü’nün sahibi oldu. Akdeniz Üniversitesi (Antalya) Sosyal–Kültürel Özek yapısıyla 2001 yılında Uluslararası Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazandı. Ankara’daki Türk Dil Kurumu yapısı, MİMARLIK dergisinde yapılan bir ankette, mimarlar tarafından Cumhuriyet dönemini simgeleyen yirmi yapıdan biri sayıldı. 2014 yılında Uluslararası Mimar Sinan Ödülünü aldı. 2016 yılında yine Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri Mimar Sinan Büyük Ödülü kendisine verildi.

1950’de bir Denizli güncesinde yazdığı köşe yazıları ile yazın yaşamına girdi. 1954’de DGS Akademisi’nde, seçici kurulunda Bedri Rahmi’nin olduğu şiir yarışmasında birincilik kazandı. 1960 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türkçe dergisinde şiirlerini Türkiye’de ilk kez yayımladı

Şiirleri 16 dile çevrildi. Şiir betikleri ile birlikte mimarlık ve kültür konularını işleyen 95 yapıtı vardır. Yurtiçinde ve dışında sayısız toplantıya katıldı, bildiriler verdi, ansiklopedilere maddeler yazdı. Bir dönem Uluslararası PEN Türkiye Bölümü İkinci Başkanlığı, 6 yıl Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği Başkanlığı, 6 yıl Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı yaptı. TYS Onur Kurulu Üyesidir. 2008-10 yılları arasında 41. Dönem TMMOB Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttü.

ABD, Almanya ve Makedonya’da konuk öğretim görevliliği yaptı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde 1 yıl, Trakya Üniversitesi’nde 1,5 yıl “Halk Yapı Sanatı” dersi, Marmara Üniversitesi‘nde “Sanat Felsefesi-Sanat Sosyolojisi” dersleri, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi’nde 10 yıl “Estetik” dersi verdi. 1999’dan beri MSGSÜ Şehircilik Bölümü’nde, lisansüstü öğrencilerine “Kültürün Planlamaya Etkisi” ve “Kültürümüzün Oylumları” derslerini vermekteydi. 

1976 yılından itibaren Kuzguncuk’un çehresini ve sosyal hayatını değiştiren faaliyetlerde bulundu.

20 Mart 2020 tarihinde vefat eden Cengiz Bektaş Nakkaştepe Mezarlığına defnedildi.

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi30
Bugün Toplam119
Toplam Ziyaret4165
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu