• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarıyla Açılan Kapı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
Ajandam Üsküdar 2025
Site Haritası

12 Şubat

ÂDİLE SULTAN

(1826- 1899)

1 Haziran 1826’da doğdu. Annesi Zernigâr Hanım doğumdan kısa bir süre sonra öldü. II.Mahmud, Adlî olan lakabına telmihen yeni doğan çocuğuna Âdile adını verdi. Doğumu için yapılan masrafların listesi Topkapı Sarayı Arşivi’nde (Ceyb-i Hümâyun Defteri, nr. 4/2472) bulunmaktadır. On üç yaşında iken babası vefat edince, tahsil ve terbiyesiyle ağabeyi Sultan Abdülmecid meşgul oldu. Yirmi yaşında iken, Tophane Müşiri (daha sonra sırasıyla kaptan-ı deryâ, serasker ve sadrazam olan) Mehmed Ali Paşa ile evlenmesi uygun görüldü. Nikâhları 28 Nisan 1845 tarihinde kıyıldı. Ertesi yılın şubat ayında bir hafta devam eden muhteşem bir düğünle evlendiler. Âdile Sultan’ın düğün töreni, XIX. yüzyılda Osmanlı sarayında yaşanan en ilgi çekici hadiselerden biri olarak tarihe geçmiştir. Bugün Fındıklı’da Mimar Sinan Üniversitesi’nin bulunduğu yerdeki Neşetâbâd Sarayı, evlendikten sonra Âdile Sultan’a tahsis edildi. Zaman zaman Kuruçeşme’de Esma Sultan’dan kalan yalıda, Kâğıthane, Çırağan, Validebağı ve Kandilli’deki saraylarda oturdu.

Pek çok hayır işleri sebebi ile O da hayırsever hanımlar listesinde zirveyi zorlayanlardandır.

Eşi, 1852 yılında sadrazamlık koltuğuna oturan Mehmet Ali Paşa’dır. Önce üç bebeğini, ardından da eşini kaybeden Adile Sultan, özellikle kızı Hayriye Sultan’ın vefatından sonra, dünya ile irtibatını asgari seviyelere indirip, ömrünün son demini tasavvuf limanında demirleyerek geçirmiştir.

Osmanlı hanedanında divanı olan tek kadın şair olma özelliği ile ön plana çıkan Adile Sultan aynı zamanda hattattır. Dedesi Kanuni Sultan Süleyman’ın Muhibbi divanını ilk bastıran kişidir.

12 Şubat 1899’da burada vefat etti; Eyüp’teki Hüsrev Paşa Türbesi’nde, kocası Mehmed Ali Paşa’nın yanına defnedildi. 1851-1892 yılları arasında kurduğu on dört vakfın vakfiyeleri İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, nr. 4993) bulunmaktadır.

https://islamansiklopedisi.org.tr/adile-sultan

 

 

ÂDİLE SULTAN KASRI

Adres: Altunizade Mah. Tophanelioğlu Cad. No19/4 Üsküdar, İstanbul 34662


Bu kasır Üsküdar’da Koşuyolu ile Altunizâde arasındaki 354 bin metrekarelik bir bahçenin ortasına kurulmuştur. Kasrın kapısına asılan bir levhada “Âdile Sultan Kasrı 1853” yazılıdır. Kasır, Sultan Abdülaziz’in hükümdarlığı zamanında H 1270 - M 1853 yılında küçük kız kardeşi Âdile Sultan adına yapılmıştır. Mimarının Balyan Kalfa olması ihtimali vardır. Kasır, bodrumuyla beraber üç kattır. Ağırlıkları ve tavanı taşıyacak kısımlar taşla, öbür kısımları geniş ebatlı hususi tuğla ile yapılmıştır. Korkulukları mermer şebekeli, iki taraflı mermer basamaklarla çıkılan iki kapısı vardır. Medhaller geniştir. Birinci katta çok büyük bir salon vardır. Buradan soldaki salona açılan bir kapı ve burada da karşılıklı iki büyük medhalde karşılıklı iki küçük oda ve abdesthâne vardır. Salonun sağında çift iki taraflı ahşap, 60 basamaklı bir merdivenle ikinci kata çıkılır. Burada da dört büyük, iki küçük oda vardır. Büyük salonu ahşap bir kubbe örter. Kasır, Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı tadiller yapılarak Dârüleytam denilen yetimler yurdu olarak kullanılmıştı. Sonra Maarif Vekili Mustafa Necati Bey burada 60 yataklı bir çocuk prevantoryumu kurdurmuştu. Prevantoryum, verem mikrobu bulaştığı halde henüz hastalığa yakalanmamış bünyesi zayıf kişilerin, vereme yakalanmasına mani olmak amacıyla bakıldıkları sağlık kurumudur. 27 Mayıs 1927’de açılış töreni yapılmıştır. Bir sene sonra yüz yataklı yeni bir pavyon ilave edilmiştir. Veremli çocuğunu burada tedavi ettirirken kaybeden hayırsever iş adamlarından rahmetli İhsan Mermer, kasrın önüne dört katlı ve 50 yataklı bir çocuk pavyonu yaptırmıştır. Buranın yeni yaptırılan sanatoryumu 1939 yılında Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan tarafından hizmete açılmıştır. 1971’de buraya 200 yataklı ve tam teşekkülü bir hastahâne yapılmasına başlanmış ve tamamlanmıştır. Âdile Sultan’ın H 1282 - M 1865 yılında İşkodralızâde Ali Rıza Bey ile evlendirilen kızı Hayriye Sultan vereme yakalanmıştı. Hastalanmadan 12 yıl kadar evvel yaptırılan anasının kasrında bir müddet tedavi edilmişti. Kasır onun tedavisi için değil, daha evvel yaptırılmıştı. Hayriye Sultan, 1286 yılı Rebîülâhir’inin 16. Günü vefat etmiş, babası Mehmed Ali Paşa’nın Eyüb’deki türbesine gömülmüştür

Günümüzde,  insanların en çok, ‘Hababam Sınıfı’ filminin çekildiği yer olarak tanıdığı kasır, 1992 yılından beri Öğretmenevi ve Kültür Merkezi olarak varlığını sürdürmektedir. Kasrın içindeki bir oda da, Hababam Sınıfı Müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

Yılmaz, Sinan. Altın Şehir Üsküdar.İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2017.

 

 

ÂDİLE SULTAN SARAYI

Adres: Kandilli, Vaniköy Cd No : 12, 34684 Üsküdar/İstanbul

Sultan Abdülmecid, çok sevdiği kız kardeşi Adile Sultan adına burayı satın aldı. Abdülmecidden sonra tahta geçen ve Adle Sultan’ın diğer abisi olan Abdülaziz ise, buradaki eski konağı yıktırarak yerine şimdiki sarayı Sarkis Balyan Kalfa’ya yaptırdı. Sultan Abdülaziz 4 Haziran 1876 da vefat etti.

Bu saray Kandilli’de sert ve kayalık bir tepenin üstüne kurulmuştur. Boğaz’ı, görünüş çerçevesi içine alır. Havası çok güzeldir. Üç avlu kapısı vardır. Biri Ermeni Kilisesi’nin bulunduğu Sıra Sokağı’na açılır. Yeri meyilli olduğu için, sarayın bir kısmı üç, bir kısmı iki katlıdır. Son derece güzel tanzim edilmiş bir bahçesi oln sarayın, çift taraflı merdivenle çıkılan cümle kapısı, dört mermer sütun üzerinde yükselen şahnişinin altında kalır. Giriş katında, sarayın ve Kandilli Kız Lisesi2nin geçmişine dair eserler sergilenmektedir. Yapının içinde, eski sarnıca ait izlerle karşılaşmak mümkündür.

Adile Sultan’ın Kandilli’de ikamet ettiği yıllar, köy halkının bayram ettiği yıllar olmuştur. Köyün fakirlerini, yetimlerini, ihtiyarlarını her zaman gözetmiş, kapısına geleni hiçbir zaman boş çevirmemiş ve onun döneminde Kandilli yoksulluk nedir bilmemiştir. Müthiş bir zenginliğe sahip olduğu halde, vefat ederken tek keselik bir servete dahi sahip olmayan Adile Sultan eşini ve dört kızını kaybettikten sonra Kandilli’den ayrılmıştır.

Adile Sultan Sarayı daha sonra Kandilli Kız Lisesi’ne dönüşmüştür. Bu dönüşüm ise II. Meşrutiyet yılarında Meclis’i Mebusan’ın başkanlığını yapan Ahmet Rıza Bey’dir. II. Abdülhamid’in onayına rağmen, okulun açılması bir hayli beklenir. 1916 yılında okul, Kandilli Adile Sultan İnas Mektebi Sultanisi adıyla ve ülkemizin ikinci kız lisesi olarak açılır.

Kandilli Kız Lisesine ait geniş bahçenin daha alt kademesine, bugünkü okul binası yapılmış ve eğitime 1969 yılından itibaren bu binada devam edilmiştir. Bu tarihten itibaren saray binası, yatılı öğrenciler için pansiyon ve akşam okuma odaları olarak kullanılmıştır. Ancak 1989 yılında yaşanan büyük bir yangın sonucu, saray bütünüyle yanmıştır. Şimdiki bina bu yangından sonra yenilenen binadır. Günümüzde özel bir işletme tarafından küçük ve büyük ticari ve kurumsal organizasyonlar için kullanılmaktadır.

Yılmaz, Sinan. Altın Şehir Üsküdar.İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2017.

 

 

 

NİYAZİ SAYIN

(1927 -)

Türk Sanat Müziği saz sanatçısı, neyzen.

Polis memuru olarak görev yapan Ömer Hulusi Bey 1927 yılının 12 şubatında doğan oğluna,amcasının oğlu olan  ”Kahraman-ı Hürriyet” Resneli Niyazi Bey adını vermiştir. Aile Rumelilidir; baba Resneli, anne Necmiye Hanım’sa Manastır’dan.  Ancak Doğancılaar’da ahşap bir Türk evinde doğan Niyazi Sayın, katıksız bir Üsküdarlı olarak yetiştirecektir. İlk ve orta öğrenimini Paşakapısı’nda, liseyi Haydarpaşa ve Beyoğlu’nda tamamladı. İstanbul Belediye Konservatuarına devam etti. Öğrencilik yıllarında müziğin yanı sıra çeşitli spor dallarıyla da uğraştı. Lise çağında, seçmelerini en ön sırada kazandığı Fenerbahçe genç takımında bir süre futbol oynadı. Babası tarafından müziğe yönlendirildi. Okul döneminde ağız armonikası ve armonika çaldı. Dini musikiyi öğrenmek için, genç yaşlarından itibaren önemli bir çaba harcadı.

Çocukluğundan itibaren taş plaklardan dinlediği Tanburî Cemil Bey’in etkisinde kaldı. 1947 yılında tanıştığı Mustafa Düzgünman’ın evinde düzenlediği özel dinî musiki meşkleriyle, musikiye ilk ciddi adımı attı. Düzgünman’dan ayrıca klasik sanatlardan ebru ve ciltçiliğin yanı sıra fotoğrafçılık ve tesbih koleksiyonculuğunu, da Edirnekapılı Galip Usta’dan tespih yapmasını öğrendi.

İlk neyini, 4 Mart 1948’de, Üsküdar Musiki Cemiyetinin neyzenlerinden Emin Bey’in aracılığıyla, Beyazıt Çadırcılar’daki Osman Dede’den edindi. İlk ney derslerini Neyzen Gavsî Baykara’dan aldı. Aynı sıralarda Hezârfen Hattat Necmeddin Okyay tarafından tanıştırıldığı Neyzen Halil Dikmen’den, 21 Ocak 1949’dan itibaren on beş yıl boyunca her Perşembe günü ney ve resim dersleri aldı. 1950’li yıllarda, Üsküdar Musiki Cemiyetinin yanı sıra Neyzen Süleyman Erguner ile İstanbul Radyosu’nda saz eserleri icra etti. Bu programlar sırasında yaptığı soloların bir neticesi olarak, İstanbul Radyosu’nun yöneticisi olan Dr. Nevzad Atlığ’ın isteğiyle İstanbul Radyosunda görev aldı.

Devrin üstad sanatçılarının bulunduğu radyo muhitinden feyz aldı. 1956-1969 arası  Münir Nureddin Selçuk’un arzusuyla Konservatuar İcra Heyetinde görev aldı. 1976’da yeni kurulan İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında önce öğretim görevlisi, sonra Nefesli Sazlar Anabilim Dalı başkanı oldu. 1980’de ABD’de Seattle Üniversitesi’nde bir dönem, Necdet Yaşar ile birlikte Türk Musikisi öğretti ve konserler verdi; iki defa ebru sergisi açtı. İngiltere, Almanya, Fransa gibi pek çok ülkelerde konserler verdi. Ebrudan fotoğrafa, tespihçilikten sedef kakmacılığına, elektronikten tornacılığa, balıkçılıktan gülcülüğe, ağaç işlerinden kuşçuluğa kadar, birçok sanat ve zenaat dalında uzmanlaştı.

Yetişmesinde pay sahibi olan hocaları; Mustafa Düzgünman, Şeyh Hayrullah Efendi, Muzıkalı Muhiddin Efendi, Zekâi Dede’nin Talebesi Kadırgalı Hüseyin Fahreddin Efendi, Hâfız Ali Efendi, Kadıköylü Vâhit Bey, Emin Ongan, Şefik Gürmeriç ve bilhassa Halil Dikmen ile Mesud Cemil’di. Bütün sanat hayatı boyunca, hocası Halil Dikmen’in ve Tanburi Cemil Bey’in sanat anlayışlarını birleştirme hedefini gözetti. Ney icrasına getirdiği yeni kalıplarla ve pozisyonlarla bir dönüm noktası teşkil etti. Musiki dünyamızda, ‘Geleneği kendi içinde yenilediği’ şeklinde bir ortak kanaat oluşturdu. Varlığı, musiki tarihimizde ney icrasında bir ‘milât’ olarak değerlendirildi.

Neyzen Niyazi Sayın'ın ney icrasında yeni kalıplar ve pozisyonlarla bir dönüm noktası teşkil ettiği, bu manada geleneği kendi içinde yenilediği ortak kanaattir. Neyde, bir “Neyzen Niyazi Sayin öncesi ve Neyzen Niyazi Sayın sonrasından söz etmek gerekir. Bazı pozisyonların ve baskı şekillerinin eksikliği dolayısıyla eskiden kürdîlihicâzkâr, şedd-i-arabân, nihâvend gibi makamlarla taksim bile yapılamazken, bugün çoğu Niyazi beyin talebesi olan genç neyzenler onun açtığı yolda mucizevi başarılar göstermektedirler. Perdeleri büyük bir titizlikle kullanması, nefes hakimiyeti ve benzersiz legatosuyla, mûsikî tarihinde seçkin bir yer edinen Neyzen Niyazi Sayın; ney açarken 26'lı birim sistemine ilaveten kullandığı kaydırma sistemi ile de gelecek kuşaklara örnek bir liderlik ve ekol sergilemektedir.

Ömer Erdoğdular, Mustafa Güvenkaya, Ümit Gürelman, Salih Bilgin, Varol Şar,  Sadreddin Özçimi, Ahmed Şahin, Kemal Karaöz, Kudsi Sezgin, Yavuz Akalın, Ârif Erdebil gibi değerli sanatçılar da kendisinden feyz alan öğrencilerindendir.

Ayvazoğlu, Beşir. Ney’in Sırrı Hâlâ Hasret Bir Meşk Silsilesi: Aziz Dede, Emin Dede,  Halil Dikmen, Niyazi Sayın. İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı, 2002.

 

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam354
Toplam Ziyaret9059
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu