• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı

18 Ocak

SÂDULLAH PAŞA

(1838-1891)

Osmanlı Devleti’nin Berlin ve Viyana sefiri.

18 Kasım 1838’de Erzurum’da doğdu. Babası çeşitli valiliklerde bulunmuş Vezir Mehmed Esad Muhlis Paşa’dır. Aslen Ayaşlı olup soyu Hacı Bayrâm-ı Velî’nin ikinci halifesi Bünyâmin Ayâşî’ye dayanır. Dârülmaârif Rüşdiyesi’nden mezun oldu. 1853’te on beş yaşındayken maaşsız aday memur olarak Maliye Hazinesi Vâridat Kalemi’ne girdi. Fransızca bilgisi dolayısıyla 1856’da Bâbıâli Tercüme Odası’na geçti. Bu görevi esnasında 1861’de daha sonra ismiyle anılacak olan Çengelköy’deki yalıyı satın aldı (BA, A.MKT.NZD, 355/44). Haziran 1865’te, Tercüme Odası halifeliği üzerinde kalmak kaydıyla Maârif-i Umûmiyye Nezâreti bünyesinde kurulan Tercüme Cemiyeti üyeliğine getirildi. 4 Ekim 1865’te Mustafa Fâzıl Paşa’nın başkanlığında kurulan Meclis-i Hazâin’in kalem müdürü oldu; Ekim 1867’de Mezâhib Kalemi müdürlüğüne tayin edildi. Aynı yıl Mustafa Fâzıl Paşa’nın Paris’ten Sultan Abdülaziz’e hitaben yazdığı mektubu tercüme etti; mektup cemiyet tarafından bastırılarak İstanbul’da el altından dağıtıldı.

Şûrâ-yı Devlet’in kuruluşu esnasında 19 Mayıs 1868’de Şûrâ-yı Devlet Maarif Dairesi başmuavinliğine ve 13 Mayıs 1869’da Şûrâ-yı Devlet üyeliğine tayin edildi. Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi’nin hazırlanmasında büyük emeği geçti. Yûsuf Kâmil Paşa’nın Şûrâ-yı Devlet’te yaptığı tensîkat sırasında Maarif Dairesi kapatılınca Adliye Dairesi başmuavinliğine getirildi. Ertesi yıl üyelik üzerinde kalmak kaydıyla Şûrâ-yı Devlet başkitâbetine tayin edildi. Bu görevi esnasında Fransa Usûl-i Muhâkemât-ı Cezâiyye Kanunu’nun tercüme edilmesi ve Osmanlı hukukuna uyarlanması için oluşturulan komisyonun başkanlığını yaptı.

8 Ekim 1871’de Hariciye Nezâreti’ne bağlı Matbuat Müdüriyeti uhdesinde olmak üzere Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığına getirildi. Matbuat müdürü olarak Matbuat Nizamnâmesi’ni Tercüme Odası’na başladığı yıllardan beri fikir ve kader birliği ettiği arkadaşlarına karşı uygulamak zorunda kaldı; DiyojenİbretHadîka ve Sirâc’ın kapatılmasıyla ilgili yazıların altında Sâdullah Paşa’nın imzası vardır. Buna rağmen basının üzerine yeterince gitmediği gerekçesiyle 9 Nisan 1873’te görevinden uzaklaştırıldı.

12 Haziran 1873’te tayin edildiği Maârif müsteşarlığında sıbyan mekteplerinden yüksekokullara kadar eğitimin bütün kademelerinin ders programlarını yeniden düzenleyen komisyonda görev aldı; yeni usulde eğitim yapmak ve daha sonra teşkilâtlandırılacak okullara örnek olmak üzere Nuruosmaniye Camii’nde bir ibtidâî mektebi açtı. Ayrıca yeni müfredata göre okutulacak derslerin kitaplarını hazırlamak için bazı uzmanları görevlendirdi. İstanbul’da bir umumi kütüphane ve nezaret bünyesinde bir İstatistik Kalemi kurdu.

28 Şubat 1874’te ikinci defa Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığına tayin edildi. Ankara civarında kuraklık ve kıtlık baş göstermesi üzerine Sâdullah Paşa’nın başkanlığında kurulan komisyon bu sıkıntının aşılmasında ve yardımların organizasyonunda önemli hizmetlerde bulundu. 10 Haziran 1874’te Dîvân-ı Hümâyun âmedciliğine, 2 Temmuz 1874’te Meclis-i Vükelâ’ya dahil olarak Defter-i Hâkānî Nezâreti’ne getirildi. Ertesi yıl gerçekleştirilen tensîkat esnasında Temyiz Mahkemesi birinci reisliğine ve 1876’da Ticaret Nâzırlığına tayin edildi.

Murad’ın cülûsuyla getirildiği (30 Mayıs 1876) Mâbeyn-i Hümâyun başkâtipliğinden padişahın hal‘i üzerine üç ay sonra ayrıldı. Midhat Paşa ekibi, II. Abdülhamid’le yaptığı pazarlıkta Sâdullah Paşa’nın başkitâbette kalması için ısrarcı olduysa da padişah tahta geçtikten sonra bu göreve Said Bey’i (Küçük Said Paşa) tayin etti. II. Abdülhamid’in kanaati, Sâdullah Paşa’nın da Sultan Abdülaziz’i tahttan indirip ölümüne sebep olan kadronun içinde yer aldığı yönündeydi. Bu sebeple olayı inceletmek için kurdurduğu soruşturma komisyonu onu olayla ilişkilendirmeye çalıştıysa da netice alamadı (BA, YEE, 20/33). Bu durum Sâdullah Paşa’nın yaklaşık on beş yıl süren müteakip hayatını şekillendirdi. 2 Mayıs 1876’da başlayan ve gittikçe genişleyen Bulgar isyanı ve sonrasında meydana gelen olayları incelemekle görevli olağan üstü komisyonun başkanlığına getirildi (16 Eylül 1876) ve burada başarılı çalışmalar yaptı (BA, HR.TO, 463/66). 8 Mayıs 1877’de Berlin sefirliğine tayin edildi. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Osmanlı ordularının Rusya’ya yenilmesi üzerine Ayastefanos’ta yapılacak barış görüşmelerine ikinci delege olarak katıldı ve çetin müzakerelerin ardından çok ağır şartları ihtiva eden antlaşmayı imzalamak zorunda kaldı (3 Mart 1878). Antlaşmanın bölge siyasetinde Rusya’ya sağladığı üstünlüğü gören büyük devletlerin, durumu görüşmek için Berlin’de topladıkları uluslararası kongrede de delege olarak bulundu. Beş yıl süren Berlin sefirliği esnasında Almanya ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda önemli hizmetleri oldu. II. Abdülhamid, yaptığı hizmetlerin karşılığında 7 Aralık 1881’de kendisine vezirlik rütbesi ve paşalık unvanı verdi (BA, İrade-Dahiliye, nr. 67567). 22 Mart 1883’te Viyana sefirliğine tayin edildi. Almanya İmparatoru I. Wilhelm’in ölüm törenlerine II. Abdülhamid’i temsilen katıldı.

Geçirdiği buhran neticesinde 14 Ocak 1891’de havagazıyla intihara teşebbüs etti ve doktorların bütün müdahalelerine rağmen 18 Ocak’ta öldü. Naaşı özel bir vagonla İstanbul’a gönderildi ve 29 Ocak günü Ayasofya Camii’nde cenaze namazı kılındıktan sonra II. Mahmud Türbesi hazîresine gömüldü. Sâdullah Paşa, Berlin sefâretiyle yurt dışına gönderilmesinden sonra ölümüne kadar geçen on dört yıl içinde sadece Ayastefanos barış görüşmeleri ve Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesi hadisesine karışanların yargılandığı mahkeme için (Haziran 1881) iki defa İstanbul’a gelebildi.

Mehmed Vecîhi Paşa’nın kızı Necîbe Hanım ile evli olan Sâdullah Paşa’nın Âsaf, Nusret, Râgıb ve Nazlı isimli dört çocuğu vardı (hâtıraları ve romanları bulunan Münevver Ayaşlı, Nusret Bey’in eşidir). Murassa‘ Mecîdî ve Osmânî nişanları dışında Yunanistan’ın Sauveur nişanının şövalye rütbesi, Avusturya’nın Franz Joseph, İtalya’nın Couronne d’Italie, Rusya’nın Sainte Anne ve Almanya’nın Aigle Rouge nişanlarına sahipti. İyi bildiği Farsça ve Fransızca’nın yanında Almanca’ya da âşinaydı. Özel olarak akaid, fıkıh, Doğu ve Batı edebiyatları tahsil etmişti. 1889’da kendisiyle Viyana’da görüşen Ahmed Midhat Efendi onun bilgisinden ve görüşlerinden, Doğu ve Batı medeniyetleri arasında orta bir yol tutulması gerektiğine dair düşüncelerinden hayranlıkla bahseder.

Babası gibi şair olan Sâdullah Paşa’nın bugüne ulaşan şiirleri yazdıklarının küçük bir kısmını oluşturur. Mithat Cemal Kuntay hacmi hakkında bilgi vermediği iki defterde şiirlerinin kayıtlı olduğunu ve bu defterlerin kendisinde bulunduğunu belirtir. Köylüyü metheden otuz kıtalık terciibendi, Alphonse de Lamartine’in “Göl” isimli şiiriyle Homeros’un İlyada destanının ilk on beytinin manzum çevirisi, ayrıca destanın kırk altı-kırk yedi sayfalık bir bölümünün nesir olarak tercümesi bilinmektedir. Gerçek zannedilen bâtıl inanışların XIX. yüzyılda yıkıldığı, aklın ve tecrübenin üstünlüğüyle ilim ve teknikte büyük gelişmeler olduğu tezine dayanan “On Dokuzuncu Asır” adlı şiiri bir zihniyeti ifade etmesi bakımından dikkat çekici bulunmuştur (tahlili için bk. Kaplan, s. 64-68). Nesir alanında ise Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi’ne yazdığı esbâb-ı mûcibe lâyihası güzel üslûbunun ve güçlü kaleminin işareti olarak değerlendirilir. Ebüzziyâ Mehmed Tevfik’in Numûne-i Edebiyyât-ı Osmâniyye’de yayımladığı “Şarlotenburg Sarayı”, “1878 Paris Ekspozisyonu” ve “Berlin Mektubu” ile çeşitli kişilere yazdığı mektupları da aynı özelliği taşımaktadır.

 

 

CEVAT ÇAPAN

(1933-)

18 Ocak 1933 tarihinde, Darıca'da dünyaya gelen yazar, Darıca İlkokulu'nu bitirdi. Robert Kolej'den 1953'te, James Joyce konulu tezi ile mezun oldu. Bu süre içerisinde Fuzuli, Nedim, Şeyh Galip şiirleriyle ilgilenen ve aruzu öğrenen yazar, neo klasik şiiri Yahya Kemal ve Ahmet Haşim ile tanıdı. Komşuları olan bir santurîden santur dersi de alan yazar, Klasik Türk Müziği'ne merak saldı. Garip şiirinden ve Sait Faik üslubundan etkilendi. Homeros destanları ve Binbir Gece Masalları ise onun kültürel iklimine, Şark ve Garp kültürlerinden oluşan eklektik bir zevk fikrini aşıladı. Lisans eğitimini Cambridge Üniversitesi'nde, ailesinin iktisat bilimi beklentisinin aksine olarak İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde, 1956 yılında tamamladı. 1956-57 arasında, İngiltere'de, BBC Türkçe bölümünde, program asistanı olarak çalıştı. Türkiye'ye döndüğü 1957 yılının Aralık ayında Tuzla Uçaksavar Topçu Okulu'nda Yedek Subaylık eğitimini aldıktan sonra, Ankara'da, Millî Savunma Bakanlığı, protokol şubesinde askerliğini yaptı. Yüksek lisansını yine Cambridge Üniversitesi'nde 1962 yılında tamamladı. Bu yıllar şairin hem Avrupa hem de Türk edebiyatçıları ile yakınlık geliştirdiği aynı zamanda da Avrupa sinema ve tiyatro dünyasını tanıdığı yıllar oldu. Ted Hughes ve Sylvia Plath yazarın aynı dönemde birlikte öğrencilik yaptığı şairlerdir örneğin. Kültürel ve edebî anlamda büyük bir donanımla, 1960'da Türkiye'ye dönüşünün ardından şair, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1963 yılında, İrlanda Tiyatrosu'nda Gerçekçilik adlı teziyle doktor ünvanını aldı. Aynı üniversitede 1968 yılında doçent, 1975 yılında profesör oldu. 1972-73 yıllarında, Nurettin Sevin tarafından açılan, çocukluğundan beri hayranlık duyduğu ve Kolej yıllarında bir dönem oynatıcılığını da yaptığı Karagöz kurslarına katıldı. 1978-79 yıllarında, Devlet Tiyatroları Edebî Kurul Başkanlığı yaptı. 1980-96 yılları boyunca Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi), Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü'nde (Tiyatro) öğretim üyesi olarak görev yaptı, üniversitede yönetim kurulu üyesi olarak çalıştı, bir süre de bölüm başkanlığı görevini yürüttü. 1981'de aldığı Fulbright bursuyla, bir yıllığına, New-York Üniversitesi’ne gitti ve burada Amerikan şiiri ve tiyatrosu üzerine incelemeler yaptı, aynı zamanda İngiliz Edebiyatı dersleri verdi, yine burada aile bütçesine katkı sağlamak için evlere boyacılığa gitti. Anadolu Üniversitesi'nde Tiyatro Bölümü'nü kurdu ve burada öğretim üyesi olarak da kısa süre görev yaptı (Çapan 2009). Boğaziçi Üniversitesi'nde yine tiyatroya dair kürsü oluşturdu ve burada da kısa süre öğretim üyesi olarak çalıştı. 1990'lı yılların başında İyi Şeyler Yayıncılık'ı kurdu. 1996-2002 yılları arasında kurucu dekanlık yaptığı Yeditepe Üniversitesi, Fen ve Edebiyat Fakültesi'nde, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünün de kürsüleşmesini sağladı. Burada on altı yıl boyunca dünya tiyatrosu ve İngiliz edebiyatı üzerine dersler verdi. Daha sonra Işık Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yaptı ve buradan emekli oldu. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ve PEN Yazarlar Derneği üyeliklerinde bulunan Çapan, kendisi de çevirmen olan Gönül Çapan ile evlidir ve üç çocuk babasıdır. İstanbul'da ikamet etmektedir. (Şüyün 2009)

Türk edebiyatının hem sanat hem bilim uygulayıcılarından olan Çapan, oldukça velut bir isimdir. Robert Kolej'de İzlerimiz isimli okul dergisinde eserleri yayımlanıyor olsa da imzası ilk kez Varlık'ta 1951'de yayımladığı Carl Sandburg çevirileri ve 1952'de telif nitelikli "Güneşli Sahile Yağmur Yağardı" isimli şiiri ile görülür. 1956-59 arasında Yeditepe, Seçilmiş Hikâyeler, Yücel gibi periyodiklerde şiirleri; Pazar Postası'nda tiyatro eleştirileri yayımlanır. 1960'lı on yıllarda tiyatro inceleme ve eleştirilerine ve çeviri faaliyetlerine hız kazandırır. Uzunca yıllar, Dönem, Yeni Dergi, Papirüs, Şiir Sanatı, Milliyet Sanat, Yeni Edebiyat, Adam Sanat, Cumhuriyet Kitap, Gösteri gibi periyodiklerde şiir çevirileri yapar ve telif şiirlerini yayımlar. Dön Güvercin Dön isimli şiir kitabı ile 1986 yılı Behçet Necatigil Şiir Ödülü'nü; 2000 yılında Özdemir İnce ile paylaştığı Abdi İpekçi Özel Ödülü'nü; Bana Düşlerini Anlat isimli şiir kitabıyla 2008 yılında Altın Portakal Şiir Ödülü'nü kazandı. Ana teması ‘‘Kültürler Arası Diyalogda Çeviri" olarak belirlenen TÜYAP 28. İstanbul Kitap Fuarı'nda onur yazarı seçildi. 2015 yılında Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'nü alan şair; 2016'da Afife Jale Tiyatro Ödülleri Onur Ödülü'nü kazandı. 2017 yılında Erdal Öz Edebiyat Ödülü'ne layık görülürken, aynı yıl, Son Duraktan Bir Önce isimli eseriyle Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü de aldı. Aynı eserle 2018 yılında Metin Altıok Şiir Ödülü'nü kazanan yazar, pek çok edebiyat yarışmasının da jüri üyeliğini yürüttü.

Dön Güvercin Dön, içerisinde bazı yabancı şiir çevirilerine de yer verilen bir ilk şiir kitabıdır. Şairin, kendi şiir sürecini bulmak konusundaki ilk adımlarından olan bu eser, daha önce çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerinin kitaplaştırmasıyla oluşur. Bu şiirlerde pastoral etkiler taşıyan kimi örnekler bulunduğu gibi Batı coğrafyası ve aşk dünyasının da etkili olduğu görülür. Bununla birlikte şairin şiirleri, özdamarından kopuk değildir. Doğal Tarih, yazarın, 1968-89 yılları arasında kaleme alınan şiirlerini topladığı ikinci şiir kitabıdır. Şairin kendi iç derinliğini işlediği bu şiirlerinde, toplumsal veya bireysel her türlü hadisenin, bir öz hikâyeye büründürüldüğünü görürüz. Kültürel altyapısı yoğun olan eserlerinin anlamlandırılması için, okurun da en azından ortalama düzeyde Batı müzik, kültür, edebiyat ve sanat dünyasını tanıması; Türk üst ve folk kültür hayatına aşina olması gereklidir. Şairin, öncelikli kimliğinin çevirmenlik olduğu düşüncesini pekiştiren bu şiirlerinde, zaman zaman Batı kültür atmosferine daha yakın şiir tonları da hissedilir. Yerli olmaktan öte, Türk kültürü ve dünya medeniyeti sentezinin varlığı göze çarpar. Otobiyografisi de şiirinin satır aralarında görünür. Sevda Yaratan, şairin 1989-1994 yıllarındaki şiirlerini kapsar ve eser, içerisinde yine otobiyografik verilerin yoğun olarak bulunduğu bir kültür atlası formundadır. Yazarın aile tarihine dair dökümler de bu şiirlerden tespit edilebilir. Örneğin kitapla aynı adı taşıyan şiirinde, mekan ve hafıza ilişkisini şahsî hayatından örneklerle açıklayan şair, aynı zamanda çocukları Nigâr ve Leyla Hanımlar ile Alişan Bey'in isimlerini anar. Yine bu eserde geçen "Sınırsız bir çağrışımlar zinciridir hayat" mısrası, Çapan şiirini ören anlayış ve ruhu da açıklar. Bir Gün Sana Gene Yollarda Rastlasam Birlikte Kır Kahvelerine Gitsek isimli seçme şiirleri, 1998'de yayımlanır. Esere damgasını vuran bakış, mekan ve insan birliğinin oluşturduğu şahsi tarih konusudur. Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz, şairin 2000'li yılların başındaki şiirlerini içerir. Bu eser, şairin evrensel şiir anlayışının da önemli bir durağıdır. Bir şairden öte bir çevirmen şairin eseri olduğu, şiirlerin tamamından anlaşılabilir. Deniz Ürperiyor Uzakta, Çapan şiirinin gerçekçi olmakla birlikte lirik yönünü oluşturan ve hatıraların etkisinin yoğun olarak hissedildiği bir başka şiir kitabıdır. Ne Güzel Yolculuktu Aklımdan Çıkmaz, şairin hatıra ve şiir birlikteliğine yaslanan bir diğer eseridir. Bana Düşlerini Anlat isimli eserindeyse Çapan, 1985-2006 yılları içerisinde kaleme aldığı tüm şiirlerini yayımlar. Şairin, estetik duyarlığının en çok ön plana çıktığı bu eserinde lirizm ile ironi de birleşmiş durumdadır. Şiir Çevir Denize At, şairin hazırladığı bir tür şiir atlasıdır ve farklı coğrafyaların şiir özelliklerini çevirilerle tanıtıcı, evrensel edebiyat tarihine eklemlenebilecek bir eser oluşturur. Ara Sıcak, şairin Anadolu kültür ve mekânlarıyla yakın ilişki kurulan şiirlerini kapsar. Su Sesi, şairin 2009-2013 yılları arasındaki şiirlerini kapsar ve okuru ile seksenli yaşların tecrübesini paylaşan şairin, samimi ve içten söyleyişlerini içerir. Çapan şiiri, içerisinde doğanın, hafıza mekanlarının, kültürel dünyanın, evrensel edebiyat, müzik ve sinemanın, insanın tarihini sunan, gözlemle oluşturulmuş, dili de yalın olmakla birlikte derinlikli bir şiirdir. Son Duraktan Bir Önce, şairin tüm şiir özelliklerini taşıyan, lirizmi yüksek bir eser olarak dikkati çeker.

Çocuklar için kaleme aldığı bir gençlik romanı olan Hapış ile Kapış Havana’da isimli eserinde genel kültür ve turizme dair bir merak uyandırır.

Telif şiirlerinin dışında Çapan, Tehlikeli Oyunlar, Eylembilim, (O. Atay), Harold Pinter Tiyatrosu (J. Deleon), Sen Aydınlatırsın Geceyi (Shakespeare), Bir Tuhaf Yalvaç (V. O. Bener), Savrulmada Gül (A. Haşim), Poems of Oktay Rifat (çev. R. Christie; R. McKane), J. M. Synge ve Tiyatro gibi eserler için inceleme mahiyeti bulunan ön sözler kaleme alır. Şiir, deneme, roman, tiyatro, senaryo ve inceleme alanında önemli sayıda eseri çevirerek Türk edebiyatına kazandırır. Çapan, çevirinin yalnızca dil üzerindeki gramer hakimiyetiyle sağlanamayacağını; o dilin kültür ve alt metin dünyasına da çevirmenin ilgi duyması gerektiğini, çevirisi yapılan dilin, ülkenin, müziğinden resmine, diğer somut ve soyut kültür ögelerinin ruhuna nüfuz edilemeyen metinlerin, çok sesli bir çeviriyle ortaya çıkamayacağını ve aslından çok şey kaybedeceğini belirtir (Çapan 1993). Bu görüşlerinden yansıyan çevirilerinde dil ve ahenk dünyası geniş, anlam dünyası derinliklidir. Önemli kurumlarda eğitim almış olmasının ve İngilizce'ye olan hakimiyetinin, çeviri kalitesindeki etkisi de belirtilmelidir. İngilizce dışında İrlanda ve Amerikan edebiyatından, İtalyan ve Yunan şairlerinden de çeviriler yapar. Kendisinin Bana Düşlerini Anlat, Ara Sıcak, Su Sesi isimli eserlerinden yapılan seçki, Fransızca (L’Hiver est Fini adıyla) ve İngilizceye (Where Are You Susie Petchek adıyla) çevrilir. Müstakil bir eser olarak Su Sesi ise The Voice of Water adıyla yine İngilizceye çevrilir.

Cevat Çapan, aynı zamanda tiyatro ve sinema oyunculuğu da yapar. İlk olarak Denize İnen Sokak filmiyle 1959 yılında ekran karşısına geçen şair, TRT’nin Mimar Sinan isimli belgesel dramasında Osmanlı şairlerinden Taşlıcalı Yahya rolünde görünür. Yavuz Turgul’un yönetmenliğindeki Gölge Oyunu filminde 1992'de; yine Yavuz Turgul yönetmenliğindeki 1996 tarihli kült film Eşkıya'da; 1998 yılında Ziya Öztan yönetmenliğindeki Cumhuriyet filminde rol alır. 1993 yılında dönemin meşhur dizilerinden Süper Baba'da ve 1994 tarihli Kurtuluş, Kuruluş dizilerinde bir kez daha kamera karşısında geçer. Bir Sahnedir Dünya isimli belgesel senaryosu ile Anadolu'daki antik medeniyetlerin izlerini tiyatrolar üzerinden tanıtır. Yavuz Turgul yönetmenliğindeki Av Mevsimi, şairin sinema tarihinde yer aldığı bir başka film olur.

 

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi24
Bugün Toplam132
Toplam Ziyaret4178
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu