• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı
    • Acıbadem Türk Telekom Şehit Mete Sertbaş Ortaokulu /2024
    • Geçmişten Geleceğe Başarının adı

13 Ocak

EBÜL‘ULÂ MARDİN

(1881-1957)

Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi Türk hukukçusu.

8 Ağustos 1881’de babasının görevli olarak bulunduğu İşkodra’da doğdu. Mardin’in ilim ve devlet hizmetiyle tanınan bir ailesine mensuptur. Babası, kazaskerliğe kadar yükselen ve başta dokuz ciltlik İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn şerhi olmak üzere din ilimleriyle ilgili eserleri de bulunan Yûsuf Sıdkı Efendi (ö. 1903), dedesi fıkıh alanında eserler veren Mardin müftüsü Ömer Şevki Efendi’dir. Babasının Fâtih Türbesi hazîresindeki sanduka kitâbesinde yer alan aile şeceresi kaydına göre soyu Hz. Hüseyin’e dayanmaktadır. Annesi, Konya’nın Hâdim kazasından tanınmış fıkıh âlimi Ebû Saîd el-Hâdimî’nin torunlarından Behice Hanım’dır. Büyük kardeşi Ârif Bey (ö. 1920), Basra ve Suriye valiliği yapmış, çeşitli ilmî eserleri de bulunan bir devlet adamıydı.

Ebül‘ulâ gençliğinde özel öğrenim gördü. Çarşambalı Ahmed Hamdi Efendi, Kastamonulu Ebûbekir Sıdkı Efendi gibi zamanının tanınmış âlimlerinin derslerine devam ederek icâzet aldı. Temel dinî ilimleri okudu; Arapça ve Farsça öğrendi. 1903 yılında Dârülfünun Mekteb-i Hukuk’tan birincilikle mezun oldu. Henüz öğrenci iken 24 Haziran 1900’de Temyiz Mahkemesi’nde kâtip olarak adliye mesleğine ve devlet görevine başladı. Mezuniyet sonrasında İstanbul Ticaret, İstînaf mahkemeleri ve Şûrâ-yı Evkaf üyeliklerinde bulundu. 1909’da Mekteb-i Hukuk’ta tatbîkat-ı hukukiyye dersini okuttu. Bu dersteki başarısı sebebiyle ertesi yıl hukūk-ı tasarrufiyye-i arâzî ve ahkâm-ı evkaf derslerini okutmak üzere davet edildi. Böylece 1910 yılında İstanbul’da Mekteb-i Hukuk ve Mülkiye’de arazi, evkaf ve medenî hukuk dalında öğretim üyeliğine başladı. Bu görevini, Mekteb-i Mülkiyye’de fakültenin Ankara’ya taşınmasına (1936), Hukuk Fakültesi’nde ise emekli oluncaya kadar (1951) sürdürdü.

1908’de Eşref Edip’le birlikte çıkarmaya başladıkları Sırât-ı Müstakîm’de daha çok hukukla ilgili yazılar yazdı. Yine Eşref Edip’le birlikte Sırât-ı Müstakîm Kütüphanesi’ni kurdu. 1912’de Kelime-i Tayyibe adlı bir dergi çıkardı. 18 Şubat 1912’de meşîhat-ı İslâmiyye’de görev aldı. Bir süre meşihat mektupçuluğu, ardından da meşihat müsteşarlığı yaptı. Meşihattaki görevi sırasında İlmiyye Salnâmesi’ni hazırladı. 1914’te meşihat müsteşarlığı görevinden ayrıldı; Medresetü’l-kudât’ta müderrislik yaptı ve Mecelle’nin ıslahı için kurulan komisyonda görev aldı. 4 Haziran 1915 tarihinde Şeyhülislâm Turşucuzâde Ahmed Muhtar Efendi’nin torunu, Necmeddin Molla’nın (Kocataş) kızı Bedriye Hanım’la evlendi. Yûsuf Sıdkı, Hatice Mâsume ve Sâliha Türkân adlarında üç çocuğu oldu. Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsanı’nda Niğde (1914-1919) ve Mardin (1920) mebusu olarak bulundu. 1922’de Türk ordusu İstanbul’a girdikten sonra Refet Paşa tarafından İstanbul’un idaresi için kurulan Hey’et-i Müşâvere-i İdâriyye’de görev aldı. 1925 yılında İstanbul Barosu’na kaydoldu. Cumhuriyet döneminde de üst seviyede birçok kamu görevi yaptı; sosyal amaçlı derneklerde ve şirketlerin yönetim kurullarında bulundu. İsviçre Medenî Kanunu’nun iktibas ve intibakıyla ilgili olarak teşkil edilen komisyonlarda çalıştı. Üniversite bünyesinde çeşitli akademik ve idarî görevlerde bulunan Ebül‘ulâ 1 Eylül 1951’de yaş haddinden emekliye ayrıldı. Emeklilik sonrasında da ilmî çalışmalarına ve yayın faaliyetine devam etti; bu arada Huzur Dersleri adlı eserinin I. cildini yayımladı. 13 Ocak 1957’de İstanbul’da öldü. Mezarı Karacaahmet’te Küçük Selimiye Camii karşısındaki aile kabristanındadır.

Ebül‘ulâ Mardin’in Karacaahmet’ndaki kabri – Üsküdar/İstanbul Mezarlığı

Osmanlı döneminde köklü bir eğitim gören ve İslâm hukukuna vâkıf olan Ebül‘ulâ Mardin, yıllarca hukuk eğitimi yanında adlî ve idarî tatbikatın içinde bulunması, Osmanlı hukukundan başka Batı hukukunu ve pozitif Türk hukukunu da bilmesiyle dikkati çeker. Bu bakımdan arazi, evkaf, Mecelle ve medenî hukuka dair yazıları, Osmanlı hukuku ve modern Türk hukukuna geçişle ilgili tesbitleri ayrı bir ehemmiyet arzeder. Eski hukuktan yeni Türk hukukuna geçişte ve Cumhuriyet döneminde yeni hukuk mevzuat ve nazariyesinin gelişmesinde önemli katkıları olmuştur. Bu katkıları sebebiyle 1944 yılında, öğretim hayatının otuzuncu yıldönümü hâtırası olarak, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri tarafından Ebül‘ulâ Mardin’e Armağan adıyla hacimli bir eser hazırlanarak neşredilmiştir. Ebül‘ulâ, hukuk araştırma ve eğitiminde geleneksel şerhçilik yerine, Mecelle’ye ve İslâm hukuk usulüne vâkıf olmasının avantajıyla, meseleleri genel kural ve bakış açılarına irca ederek sistematik metodu yerleştirmeye çalışmış, gerek ders ve konferanslarında, gerekse eserlerinde hukukî meseleleri daima tarihî ve mukayeseli metotla ele almış seçkin bir hukuk âlimidir.

Eserleri. Ebül‘ulâ, hemen hemen tamamı hukuk alanında yirmi beş civarında kitap, birçok makale, araştırma ve ansiklopedi maddesi kaleme almıştır. Bunların başlıcaları şunlardır:

  1. İlmiyye Salnâmesi(İstanbul 1334). Ebül‘ulâ’nın meşihat mektupçusu iken derleyip neşre hazırladığı, sahasının ilk ve tek örneğini teşkil eden bir eserdir. Kitapta meşihat makamının tarihçesi, teşkilât ve işleyişine dair bilgi ve belgeler mevcuttur.
  2. Medenî Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa(İstanbul 1946). İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ahmed Cevdet Paşa’nın ölümünün (1895) ellinci yıldönümü dolayısıyla onunla ilgili bir eser yazılmasına karar vermiş, bunun üzerine Ebül‘ulâ’nın hazırladığı eser fakülte yayınları arasında neşredilmiştir. Kitapta Ahmed Cevdet Paşa’nın hayatı, şahsiyeti, görüşleri, mücadeleleri, İslâm ve Osmanlı hukukunun gelişmesine olan büyük katkısı anlatılmakta, o dönemle ilgili belge ve tartışmalara, ayrıca bazı kişilerin biyografilerine yer verilmektedir. Eser gerek Ahmed Cevdet Paşa’yı tanıma ve İslâm-Osmanlı hukukunun XIX. yüzyıldaki gelişimini kavrama, gerekse Ebül‘ulâ’nın bu dönemle ilgili tesbitleri açısından büyük önem taşımaktadır.
  3. Huzur Dersleri. Sultan III. Mustafa döneminde 1172’de (1759), seçkin ilim adamlarının iştirakiyle, ramazan aylarında padişahın huzurunda yapılmak üzere “huzur dersleri” adıyla başlatılan ve 1341 (1923) yılına kadar devam eden ilim meclislerini, bu meclislere katılan kişileri tanıtmak maksadıyla kaleme alınmıştır. Müellif eserinin I. cildini yayımlamış (İstanbul 1951), II ve III. ciltlerin müsveddelerini hazırlamakla birlikte neşir imkânı bulamadan vefat etmiştir. Bu iki cilt, asistanı ve mesai arkadaşı İsmet Sungurbey tarafından önsöz ve eklerle birlikte tek kitap halinde yayımlanmıştır (İstanbul 1966). Eserin I. cildi önsözden sonra sekiz bölümden oluşmakta, bu bölümlerde sırasıyla huzur derslerinin mahiyeti, tarihçesi, meclisler ve teşkil tarzları, bu derslerde uyulan kurallar, mukarrir ve muhatapların vasıflarıyla huzur derslerine katılma şartları, katılanların adları yer almaktadır. II ve III. ciltlerde Ebül‘ulâ Mardin’i tanıtan bir önsözle eserin IX-XIV. bölümleri yer almaktadır. Bu bölümlerde huzur dersine katılanların maaş, ödül ve cezalarına, tercüme-i hâllerine, icâzet örneklerine, bu derslerin yapıldığı yerlere ve huzur dersleriyle ilgili menkıbelere yer verilmektedir. Eser, son dönem Osmanlı âlimlerinin ve ilmiye teşkilâtının tanınması konusunda önemli bir kaynaktır.

Ebül‘ulâ Mardin ayrıca, genelde Hukuk Fakültesi’ndeki dersleriyle ilgili olmak üzere bir kısmı eski hukukla, çoğu modern hukukla ilgili arazi hukuku ve medenî hukuk alanında yirmiye yakın eser yazmıştır. Bunlar arasında Arazi Kanunnâmesi Şerhi (İstanbul 1335), Ahkâm-ı Arâzî (İstanbul 1338), Ahkâm-ı Evkāf (İstanbul 1340), Kitâbü’l-Büyû‘ (İstanbul 1340), Kitâbü’r-Rehn (İstanbul 1341), Hukūk-ı Tasarrufiyye-i Arâzî (İstanbul 1926) eski hukuka; Umumi Zâbıtalar (İstanbul 1928), Nesep (İstanbul 1930), Şahsın Hukuku (I, İstanbul 1932; II, İstanbul 1941), Miras Hukuku (İstanbul 1932, 1939), Asli Ayni Haklar (İstanbul 1934), Fer’i Ayni Haklar (İstanbul 1935), Aile Hukuku (İstanbul 1937), Borçlar Hukuku: Umumi Esaslar (İstanbul 1938), Aile Hukuku ve Nişanlanma (İstanbul 1944), Toprak Hukuku Dersleri (İstanbul 1947), Kat Mülkiyeti (İstanbul 1948) yeni hukuka ait eserleridir. Ayrıca birçok esere önsöz yazmış, başta İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi ve Sırât-ı Müstakîm (c. I-III) olmak üzere çeşitli dergilerde konferans, makale, inceleme ve ictihad notları yayımlanmıştır.

 

 

ORHAN OKAY

(1931-2017)

 

İstanbul Balat’ta doğdu (1931). İstanbul Vefa Lisesi’nden (1950), İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden (1955) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden (1955) mezun oldu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsünde “İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti Beşir Fuâd” başlıklı teziyle doktorasını (danışman: Prof. Dr. Mehmet Kaplan, 1962) tamamladı. “Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi” başlıklı takdim çalışmasıyla doçent (1975), “Necip Fazıl Kısakürek” başlıklı takdim çalışmasıyla profesör unvanı (1988) aldı.

Bir süre Artvin Lisesi’nde (1955-1956) ve Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesi’nde (1958-1959) öğretmenlik yaptı. Daha sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde (1959-1994) ve Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde (1994-1996) öğretim üyesi, Elazığ Fırat Üniversitesi’nde de (1978-1979) misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Fransa’ya araştırma amaçlı ziyarette bulundu (1963-1965). Emekli olduktan (1996) sonra bir süre Fatih Üniversitesi’nde (1996-1999) dersler verdi.

Başlangıcından itibaren TDV İslâm Ansiklopedisi çalışmalarının içinde bulundu; Ansiklopedi İlim Kurulu ve Ansiklopedi Danışma Kurulu üyeliği yaptı (1999-2003). Müellif-redaktör ve Yeni Türk Edebiyatı İlim Heyeti başkanı olarak ansiklopedi mutfağında bizzat hizmet verdi; 64 madde veya madde bölümü telif etti, birçok maddenin ilmî redaksiyonunu yaptı.

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Dil Kurumu, Türkiye Yazarlar Birliği, İlim ve Sanat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) gibi çeşitli bilimsel kuruluşlarda üye olarak bulundu.

Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Mithat Efendi adlı kitabıyla Türkiye Milli Kültür Vakfı İnceleme Ödülü’ne (1976), Sanat ve Edebiyat Yazıları adlı kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği Tenkit Ödülü’ne (1991), ayrıca Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Kültür Adamı Ödülü’ne (1996), Kombassan Vakfı Mevlana Büyük Ödülleri Edebiyat Ödülü’ne (1998) ve TDV İslâm Ansiklopedisi’ne hizmetleri sebebiyle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Yüzyılın İslâm Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri” kapsamında hizmet ödülüne lâyık görüldü (2014).

13 Ocak 2017 tarihinde İstanbul’da vefat etti ve Topkapı Çamlık Mezarlığı’na defnedildi.

İlmî ve akademik çalışmalarında Türk dili ve edebiyatı genel başlığı altında edebiyat ve kültür tarihi alanlarında yoğunlaştı.

 

13 Ocak 2024 tarihli “Sadeliğin İhtişamı Orhan Okay” anma programı

 

13 Ocak 2024 tarihli “Sadeliğin İhtişamı Orhan Okay” anma programında M. Fatih Andı Orhan Okay Hoca’nın ilim adamı özelliklerini “ilim sahibi olmak, hilm sahibi olmak ve hasbilik olarak sıralarken öncü, özgün ve kalıcı eserlerin sahibi olduğunu vurgulamıştır. Mehmed Akif, Ahmet Mithat, Necip Fazıl denince ilk akla gelen kişidir. Bu isimlerin akademik çalışmalara dâhil olması için çaba harcamıştır. Deneme yazmakta üstad olduğu kadar danışılan sohbet edilen, akîl adam vasıflarını taşımıştır. Mevcudu tekrarlamanın ve tamamlamanın ötesinde idi şeklinde hocayı tarif etmiştir. Beşir Ayvazoğlu ise aynı programda “Erzurum’un İstanbullu Hocası” tabirinin kendisine ait olduğunu, akademisyenliğin ötesinde sanatsal alanlarda da donanıma sahip olduğunu Hattat Halim Özyazıcı’dan ders aldığını, batı musikisine vakıf olduğunu, entelektüel bir birikime sahip olduğunu vurgularken aynı zamanda “hallâli müşkil” sıfatının da altını çizmiştir. Abdullah Uçman ise “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisi şerifine tam olarak riayet ettiğini ifade etmişlerdir. Hüseyin Yorulmaz ise İSAM’daki çalışma ortamları ve hatıralarını dile getirmiştir.

Beşir Fuad: İlk Türk Pozitivist ve Natüralisti (İstanbul 1969, 2008), Necip Fazıl Kısakürek (İstanbul 1987, 2006), Mehmet Akif: Bir Karakter Heykelinin Anatomisi (İstanbul 1989, 2000), Sanat ve Edebiyat Yazıları (İstanbul 1990, 2015), Batı Medeniyeti Karşısında Ahmed Midhat Efendi (Ankara 1991; İstanbul 2008), Ahmet Hamdi Tanpınar (İstanbul 2000), Silik Fotoğraflar (İstanbul 2001), Edebiyat ve Edebî Eser Üzerine (İstanbul 2001), Bir Başka İstanbul (İstanbul 2002), Poetika Dersleri (İstanbul 2004, 2014), Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı (İstanbul 2005), Şeyh Galip: Hüsn ü Aşk (İstanbul 2010) başlıca eserleridir.

Ömer Erdem aynı zamanda eserlerini sıralarken Orhan Okay’ın kendisinin de karakteri ve kişiliği bakımından bir eser olduğunu ifade etmektedir. Çektiği ve arşivlediği fotoğraflar açısından da bir fotoğraf sanatçısı hüviyeti olduğunu da vurgulamaktadır.

Kendisinin çocukluğunda yaz aylarını anneannesi ve dayısı ile birlikte Üsküdar’ın Altunizade, Bağlarbaşı, Beylerbeyi, Çengelköy gibi semtlerinde kısa süreli ikametlerinin olduğunu “Bir Başka İstanbul” adlı eserinden öğreniyoruz. 1 Şubat 2014’te, çok sevgili eşi Mübeccel Hanım’ı kaybettikten bir süre sonra Üsküdar Acıbadem’e taşınmıştır (Âlim Kahraman-Tanıdığım Orhan Okay).  

 

 

 

İMARET 1708

 

Adres: Mimar Sinan, 34672, 34772 Üsküdar/İstanbul

Yapı, 1708-1711 yılları arasında dönemin Padişahı III. Ahmed’in annesi Gülnuş Emetullah Valide Sultan tarafından inşa ettirilen külliye içinde yer almaktadır. Bu külliyeye günümüzde Yeni Valide Külliyesi denmektedir. Lale devrine ait tek anıtsal girişimdir. Cami, çeşme, şadırvan gibi öğelerde lale devri mimarisinin izlerine belirgin biçimde rastlanmaktadır. İmaret yapıldığı dönemlerde fodla (ekmek) fırın, avlu giriş kapısının yanındaki meşrutası ve giriş avlusu ile bütün olarak Cumhuriyet dönemine kadar işlevini sürdürmüştür.

Marmaray Üsküdar Yeraltı İstasyonu ve İBB Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy-Sancaktepe metro hattı Üsküdar Yeraltı İstasyonu inşaatları binanın tam altında inşa edildiğinden 04.04.2006 tarihinde restorasyon faaliyeti durdurulmuş ve inşaatın binaya zarar vermemesi için bina çelik konstrüksiyon ile askıya alınmış ve çevresi metal paravanla güvenlik içine alınmış. 2023 yılı sonunda tamamlanarak 13 01. 2024 tarihinde işletme olarak açılmıştır.

 

 

Cumhuriyetin Üsküdar 100’leri
 
 
 
 
 
 
Aktif Ziyaretçi38
Bugün Toplam73
Toplam Ziyaret4119
Üyelik Girişi
Takvim
Hava Durumu